İç Disiplin Nasıl Geliştirilir

Yapmak istediklerinizi reddetmeyin, erteleyin. Yapmanız gereken önemli bir görev sırasında canınızın istediği şeyleri kendinize ödül olarak koyun. Yapmanız gerekeni bitirdikten sonra ödül olarak koyduğunuz şeyi yapabilirsiniz. Ders çalışıyorsunuz canınız müzik dinlemek istiyor. “Şu denemeyi bitirirsem yarım saat müzik dinleyebilirim.” Gidip dışarıdan bir dondurma almak istiyorsunuz. “İki saat Türkçe çalışırsam, gidip dondurma alabilirim.” Yani şuan yapmanız gereken şeyler var. Bir de canınızın yapmak istediği şeyler var. Canınızın istediklerine değil, yapmanız gerekenlere öncelik verin.

Bedeninizi ve ruhunuzu pozitif pozisyonda tutun. Bedeninizin dik pozisyonu; omurganız düz, başınız dik olduğu durumlardır. Psikolojik durumunuzu pozitif konuma getirmeniz için kendinizi mutlu, güçlü ve sevinçli hissettiğiniz zamanları düşünün. Kendinizi pozitif konumda düşünmek ve bunu hissetmek en iyisini yapmanız için bir adım olacak.

Sloganların gücünü kullanın. İnsan beyni sloganlardan çok çabuk etkilenir. Uzun bir konuşmanın yapamadığı bir etkiyi bir tek slogan yapabilir. Beyninizin bu özelliğinden yararlanarak kendinizi en kararlı, en iradeli, en çalışkan hissedeceğiniz ruhsal duruma getirebilirsiniz. Sınav hazırlık sürecinde kendinize bir slogan, özdeyiş, şiir, şarkı bulun ve bunu ders çalışırken görebileceğiniz bir yere asın. Ayrıca bu sloganı sık sık hem de yüksek sesle tekrarlayın. Bu durum sizin sonuca ulaşmak istediğinizi körükleyecektir.

Alternatiflerin sayısını azaltın. Yani Tarık bin Ziyad’ın Endülüs’ü fethetmek için İspanya’ya asker çıkardığında askerlerin kazanmadan dönüş ihtimalleri kafalarından silmek için bütün gemileri yakması gibi sizde kendinize tek bir yol seçin ve bu yolda yürümek için çaba harcayın.

İç disiplininizi azaltan kişi ve durumlardan uzaklaşın. Sizin iç disiplininizi azaltan durum ne ise öncelikle bunu tespit edin. Bu tür kontrolleri elinizden alabilen unsurlardan uzaklaşmak için aranıza aşılmaz engeller koyun. Örneğin televizyon sizin için sorun teşkil ediyorsa odanızdaki televizyonu kaldırın.

Hayalinizdeki başarıya ulaştığınızda ne hissedeceğinizi düşünün. Üniversiteyi kazandığınızda sizi hangi mutlulukların beklediğini hayal edin. Bunlar sizi mutlu edecek, coşturacaktır. Eylül, ekim ayında hayalinizi kurduğunuz okulun bahçesinde düşünün kendinizi. Kampüste dolaştığınızı düşünün. İşi neden yapmanız gerektiğini netleştirin.

Yapmak zorunda olduğunuz işler için mantıksal, duygusal ya da ekonomik gerçekleriniz varsa o işi istekli olarak ve hatta kısa sürede yaparsınız. Bu yüzden neden ders çalışmanız gerektiği hakkında tutarlı, iyi düşünülmüş ve gerçekçi nedenler bulun.

İrade Nefse Karşı…

Nefis her zaman rahatlık ister. Hiçbir zaman yorulmak, yükün altına girmek istemez. Ders çalışmak, yorulmak, kitap okumak, soru çözmek, herhangi bir teknik konu üzerinde çalışmak, bir yeni iş öğrenme ve gayreti içerisinde olmak, bunların hepsi nefse ağır gelen işlerdir. Nefis hiçbir tanesini istemeyecektir.

Bir öğrencinin başarılı olmasının en güzel yolu nefis ne istiyorsa tersini yapmaktır. Nefis televizyon mu izlemek istiyor? Kalkın, televizyonu bırakarak ders çalışın bakın nasıl başarılı oluyorsunuz. Siz 100 soru çözeyim dediniz. Nefis; “Aman şimdi 100 soruyu çözme yarın 200 soru çözersin” mi diyor? Hemen bugün 100 soru çözecekseniz 200 soru çözün, o nefsi terbiye edin.

Eğer bunu yapabilirseniz, nefsinize ve sizin önünüze çıkabilecek engel ve tuzaklara karşı bir güç kazanmaya başlarsınız ki, bu da zaman ilerledikçe sizin onu çok daha kolay yenmeniz anlamına gelir.

Şöyle düşünelim; okulların açılmasıyla birlikte nefsiniz ile aynı kiloda bir yarışa, mücadeleye başladınız. Mesela 50 kiloda müsabakaya başladınız. Siz de, nefsiniz de 50 kiloda. Ve bu süreç içerisinde siz de, nefsiniz de besleneceksiniz. Nefsiniz televizyon izlemek, internette oynamak, kafelere gitmek, arkadaşlarla çene çalmak, cep telefonuyla saatlerce konuşmak isterken kendi beslenmesini düşünmektedir. Bunlar onun gıdalarıdır ve nefsin güçlenmesini sağlar. Her televizyon, bilgisayar başında geçen dakikalar ve saniyeler, her sokakta boş gezintiler ve cep telefonuyla konuştuğunuz dakikalar; 50 kiloda başlayan nefsinizin kilo almasına, kaslarının daha da güçlenmesine sebep verirken, sizin ise gıdalarınızın daha da azalmasına ve sizin daha da düşmenize sebep oluyor.

Eğer o televizyon izlemek isterken siz kalkıp dersin başına oturarak o gün işlediğiniz konuların tekrarını yapabiliyor, özetler çıkartıp, çözmeniz gereken soruları çözebiliyorsanız, yemek tabağını onun önünden alıyor ve siz kendi karnınızı doyurmuş oluyorsunuz. Güçlü olmanızı sağlayacak besinleri, gıdaları alarak kendi kaslarınızın güçlenmesini ve nefsinizin zayıflamasını sağlamış oluyorsunuz.

Elinizden geleni değil, yapmanız gerekeni yapın…

Bu böyle Haziran ayına kadar devam edecektir. Nefis çok hızlı başlar maça. Hani maçın ilk dakikalarında bazen futbol takımları bakarsınız bütün oyunu rakip takımın sahasına yığarlar ya, onun gibi nefiste çok hızlı başlar maça ve hiç pes etmez. 90. dakika gelse bile olur ya 90 artı 1 de golü atarım diye hiç vazgeçmeden temposunu artırarak sizinle mücadele etmeye devam eder. Ama biz bir, iki gol atınca sanki maçı kazanmış, şampiyon olmuş gibi işi bırakabiliyoruz. Bu da nefsin tuzaklarından biridir.

Nefsin güçlenmesi ve sizin güçlenmeniz başarıyla orantılıdır. Sizin güçlenmeniz için, televizyonun, bilgisayarın başında otururken kalkıp ders çalışmanızda size katkı sağlayabilmesi için sizin bazı argümanlara ihtiyacınız var. Bunun en başında da sizin kendinize belirlediğiniz hedeftir. İdeallerinizin büyüklüğü, sizin onun başından kalkmanıza ya da oturup devam etmenize sebep olacaktır.

Mücadele…

Birbirine zıt yaratmış Yaradan... Biri artı biri eksi; gönül ile nefsin mücadelesi... İnsanoğlu bedeninde taşır ikisini de ne elle tutulur ne gözle görülür. İkisinin emrindedir akıl. Anahtar ne tarafa dönerse insan o tarafa yönelir.

Gönül çırpınır durur kulun hayırda yürümesi için. Geldiği yeri verdiği sözleri gideceği zamanı bilir. Bu yolun sabır yolu olduğunu çileli olduğunu canının yanacağının bilincindedir. Hep fısıldar gönül haydi gayret pes etme! Sakın örtme üstümü benliklerinle. Dikenlerin içinden gül dermeyi öğreneceksin sonunda başaracaksın der demesine de,

Nefs bırakır mı meydanı gönüle?

Acımasızdır ki sarar da sarar insanoğlunu. Başlar fısıldamaya dünya güzel yaşamak güzel hazlar arzular var. Yaşamak için geldin dünyaya gez eğlen ne işin olur senin maneviyatla. Boş ver fırsat elindeyken kaçar mı hiç. Yaşamana eğlenmene bak der de der bıkmadan usanmadan...

Akıl şaşırmış bir durumda hür irade elinde iki yol var önünde.

İkisi de gel diyor.

Dünyaya bakıyor bütün cazibesini kullanmış madde gel bana kul ol ben buradayım elle tutulur gözle görünürüm. Gel bana hayatını yaşa diyor. Yöneliyor kişi ona doğru.

Ama ya öteki yol ona da bakmalıyım sonra karar vermeliyim diyerek dönüyor yönünü Hakk yoluna. Gönül sevgiyle sesleniyor akıla... “Bende hayırlar var bende sevgi var bende şükür var. Rahmet bende sabır bende aşk bende. Yolum dikenli yolum taşlı. Yolum zor ama bu yolda iman var, inanç var. Sonunda okyanusa ulaşmak, Yaradana kavuşmak var."

Seç yolunu insanoğlu akıl denen anahtarı hayra doğru döndür. İradeni hayırda kullan ki Yüce Yaradan senden razı olsun. Yalan olan dünyaya aldanma hepsi emanet. Sen bile senin değilsin daha ne düşünürsün.

Kır nefsinin zincirini aç gönül kapısını gir çiçek bahçesine güllerden bir demet yap. Öylesine güzel çiçekler yetiştir ki her birisi diğerinden güzel olsun. Ne bakmaya doy ne de koklamaya. Eline aldığında çiçek demetini Yüce Yaradanın huzurunda; “Rabbim senin rızanı kazanmak için yetiştirdim. Çileli yollardan sabrederek şükrederek yetiştirip getirdim. İstediğim senin sevgin Ya Rabbim istediğim senin rızanı kazanmak.”

Yüce Yaradan kapısından döndürür mü kulunu döndürmez elbet. Kazanmıştır gönül çünkü akıl Hakk yolunda sevgi yolunda. Başarı onundur artık sevgi sarmış her bir yanını yok olmuş engin denizde mutlu mu mutlu, umutlu mu umutlu…

‘Alıntıdır. Yazarı bilinmiyor.’

Hayatın her alanında mücadele ediyoruz. Ama içimizde de bir mücadele var ki; Gönül ile nefis… Hayır ile şer… Artı ile eksi… İyinin ve kötünün mücadelesi var. Ve ikisinin emrinde de bir akıl var. Anahtar ne tarafa dönerse insan o tarafa yöneliyor. Gönül çırpınıp duruyor içimizde. Gönül kulun hayrını, hayırda yürümesini istiyor. Ona güzellikleri hatırlatıyor. Bu yolda sabretmesi gerektiğini, sabretmeden bu işin olmayacağını söylüyor. Bu yolun çileli olduğunu, kafasının gözünün yarılabileceğini, kendisini açlığın, sefaletin bekleyebileceğini, canının yanacağını, tuzakların olduğunu söylüyor. Bunu bizim kulağımıza fısıldıyor;

“Evet, zor. Evet, herkes yanlışa gidiyor. Bugün genç arkadaşlar şer peşinde, dünyalık peşinde koşuyor. İnternetin başında, hedefleri, hayalleri yok. Zor, mücadele isteyen bir yol, belki elleri cebinde yürüyemeyeceksin bu yolda ama hadi devam et, gayret et, pes etme, dikenlerin içinden gül dermeyi öğreneceksin. Ama bil ki sonunda başaracaksın. Sonunu gör. Karanlığın içinde yürüyorsun. Ama gün ışığının ortaya çıkmasına çok az kaldı. Gün ışığının yollarını aydınlatmasına, içini ısıtmasına az kaldı pes etme” diyor.

Ama akıl sadece gönlü dinlemiyor. Oradan hemen nefis; “Dur bakalım sen çok konuşuyorsun” diyor. “Sen neden bahsediyorsun. Çileymiş, sıkıntıymış, dertmiş, hayalmiş, mücadele edecekmişiz de, nefse uymayacakmışız da… Ne bu ya zaten üç günlük dünya. Rabbim bir ömür vermiş. Bu ömrü acı ve sıkıntı çekerek, milletin derdiyle dertlenerek mi geçireceğim? Bana ne milletin derdinden! Bir daha dünyaya mı geleceksin. Eğlen, hayattan zevk al. Fırsat elindeyken kaçırma. Yaşamana, eğlenmene bak. Güzelim haz duygularını canlandırsana!” diyor.

Akıl şaşırıyor. Bir taraftan gönül; “Sen bir öğrencisin, öğrenci gibi davran. Vazgeçmemen, mücadele etmen, öğrenene kadar alın teri dökmen lazım. Hayatta başarılı olmak istiyorsan, kısa yoldan köşeyi dönmek yok. Gözyaşı ve alın teri var. Seni hayallerinden uzaklaştıracak şeylerden uzak durman lazım. Dünyanın dört bir tarafında Müslüman kardeşlerin zulüm altındayken, senin de bir şeyler yapman lazım. Sana da düşen görevler var. Hadi göreyim insanlık seni bekliyor. İnsanlık senin onlara uzatacağın eli bekliyor. İnsanlık senin yüreğini bekliyor” diyor. Sorumluluk, heyecan, aşk, coşku yüklüyor.

Ama öbür tarafta nefis onu hemen yoldan çıkarmaya çalışıyor. “Gel!” diyerek bütün cazibesini kullanıyor. “Dünya güzel, dünya nimetleri, dünya zevkleri, dünya eğlencesi güzel…” Her türlü cazibesiyle yoldan çıkarmaya uğraşıyor.

Gönlün boynu bükük, mahzun, hüzünlü. Çünkü yolu zor. Tercih edenin canı sıkılacak, canı yanacak ama nefsine uyan; o anını belki zevk içinde geçirecek ama ya sonra… Onun için gönül sevgiyle sesleniyor akla, “Ey akıl, ne yapıyorsun? Nefsine doğru dönüyorsun ama sakın uyma. Ben de hayırlar var, sevgi var, şükür var. Rahmet bende, sabır bende, aşk bende…” diyor. “Evet, yolun dikenli, yolun zor ama yolun sonunda da okyanusa ulaşmak, Yaradana ulaşmak var…”

Nefsin zincirini kırmamız gerekiyor. Sevgili gençler, birileri nefsine uydu, birileri yapmaları gerekeni yapmadı, birileri vazgeçti, pes etti. Ama siz nefsinize yenilmeyin gönlünüzün sesine kulak verin, başarıyı ancak bu şekilde elde edebilirsiniz.


Bu makale şu konularla ilgili olabilir : iç disiplin nasıl kazanılır - iç disiplin nasıl sağlanır - öz disiplin nasıl kazanılır - öz disiplin kazanma yolları - öz disiplin nedir - öz disiplin ile ilgili kitaplar - öz disiplin geliştirme - öz disiplin ile ilgili sözler -

Yorumlar