HER İŞTE BİR HAYIR VARDIR - GÜZEL YAZILAR
Albi çok fakir bir ailenin çocuğudur. Üstelik, kalabalık bir ailede doğduğundan fakirliği yoğun bir şekilde yaşar. Ailenin 8. çocuğu olduğu için ağabeylerinin eskilerini giymek zorundadır. Hiç yeni bir şeyi olmamıştır. Durumundan yakman Albi'ye kardeşleri "Fakiriz ama mutluyuz. Bu mutlu ortam, birliğimiz kimde var?" derler. Albi kafasına koymuştur, çok zengin olacaktır. Bu uğurda her şeyi yapmaya kararlıdır.
Annesi durumun farkında olarak, "Tanrı'ya verdiği nimetler için şükretmelisin, şikayet etmemelisin..." diyerek Albi'yi yanma alıp sevgiyle başını okşar.
Her gün kurdukları sofrada birlikte dua ederler. Ailede öyle bir yardımlaşma vardır ki, herkes onları parmakla gösterir.
Babası Albi'nin mutsuz ve şikayetçi hallerini görünce onu yanma çağırır ve nasihat eder. "Oğlum, hayatta çok zengin olabilirsin ama mutlu olmayabilirsin. Önemli olan sağlıklı, mutlu ve dostlarla bir arada olmak..." der. Albi ise her masaya oturduklarında içtikleri bir tek çorba için dualar okuyan ebeveynlerine şaşırır. Çorba ve ekmek... Tüm yemekleri budur işte.
O çorbayı içerken annesi, babası ve tüm kardeşleri gülümsüyorlardır. Albi annesinin en az malzeme ile en nefis yemekleri nasıl yaptığına ve gün boyu tüm işleri bitirip yorulduktan sonra mutlulukla gülümseyip Tanrı'ya şükretmesine de şaşırır. Hep kendinde olmayanları görür. Kendini zengin çocuklarla kıyaslar ve mutsuz olur. Hatta bir gün ablası ona verdiği kitabı hırsla fırlattığını görünce, "Yapma Albi, bu çok uğurlu bir kitaptır, eskidir ama uğurludur..." der.
Yıllar geçer. Albi iş aramaya koyulur. Birlikte büyüdüğü komşu kızı Angelina ona aşıktır ama Albi fakir olduğu için ona yüz vermez.
Derken Albi bir iş bulur. Bu sefer de sürekli patronuyla kendini kıyaslar. Onun arabaları, pahalı giysileri vardır. Albi kendini çok mutsuz hisseder. Aldığı paraya, yaşadığı hayata isyan eder.
Bu düşüncelere dalmışken bir arkadaşını güzel bir kızla yürürken görür. Kendini çok yalnız hisseder ve kız arkadaşı olmadığı için arkadaşını kıskanır ve mutsuz olur.
Günlerden bir gün zengin komşularından birinin kızı olan Eliza çalıştığı mağazaya gelir. Eliza kalın çerçeveleri gözlükleriyle Albi'yi süzmektedir. Oldukça şişman ve çirkin olan Eliza aynı zamanda çok zengindir. Üstelik fazla arkadaşı da yoktur. Birden Albi'nin kafasında bir ışık yanar. Eliza'nm bir erkek arkadaşı olmadığını bilmektedir. Eliza'ya yakın ilgi gösterir. Eliza da erkeklerden böyle bir ilgi görmediği için çok sevinir. Albi Eliza'yı sevmemesine rağmen zengin olmak için onunla evlenir.
Amacına ulaşmıştır. Eliza'nm babası onu kendi işine ortak eder. Fakat oldukça geçimsiz bir adam olan kayınpeder Albi'yi küçümsemektedir. "Sayemde zengin oldun. Yoksa dibe vuracaktın" diye ağır sözler söyler. Bu durum Albi'ye çok zor gelir, Albi arkadaşlarının eşleriyle Eliza'yı kıyaslamaya başlar. Eliza tembel ve oburdur. Arkadaşlarının eşleri ise güzel ve çalışkandırlar.
Albi'nin iki çocuğu olur ama gene mutsuzdur. Bu kez de çocuklarıyla başkalarının çocuklarını kıyaslamaktadır. Çocuklar annelerine çekmiştir. Obur ve tembel... Albi masaya oturduğunda önünde çeşit çeşit yemekler vardır. Üzerinde en pahalı giysiler, cebinde bir sürü para, altında en lüks araba... Ama bir türlü mutlu olamamaktadır. Karısı zaten fazla iş yapmaz, hastadır. Çocuklara bakan hizmetçi de çocukları ihmal eder. Hatta onları dövmektedir. Hemen işine son verilir. Albi annesinden yardım ister. Uzun zamandır oğlunu göremeyen annesi, oğlunu gene mutsuz görür. "Oğlum, sana hep söylerim, kendini başkalarıyla kıyaslayıp mutsuz olma. Sana verilen fırsatları, nimetleri hiç göremedin. Angelina gibi seni çok seven bir kızı kaçırdın. Bak Angelina ne kadar çalışkan ve çocuklarına nasıl güzel bakıyor? Sen mutlu olmayı değil, parayı seçtin..." der.
Albi yaşlı ve mutsuz bir adamdır. Karısı Eliza kısa bir zaman sonra hayata gözlerini yumar. Albi çok pişmandır, yanlış seçimler yapmış, zengin ama mutsuz bir adam olmuştur.
Her zaman sahip olduklarımızı görüp sevinmeli, sahip olmadıklarımız için kendimizi diğerleriyle kıyaslamamalı ve Tanriya verdikleri için şükretmeliyiz.
Mutluluk insanın yanı başındadır. Onu yakalamak, fırsatları görmek ve değerlendirmek gerekir.
Son pişmanlık fayda etmez.
Sahip olduklarımızın kıymetini bilip mutlu olmaya çalışmalıyız. Unutmamalıyız ki küçük şeyler de insanı mutlu edebilir. Önemli olan onları görmek, etrafımızdaki güzellikleri keşfetmek ve kıskançlığın gözlerimizi kör etmesine izin vermemektir.
Yerinde sayanlar, yürüyenlerden fazla ayak patırtısı yaparlar.
Cenap Sahabettin