GERÇEK HAYATTA BAŞARILAR
GERÇEK HAYATTA BAŞARILAR
Albay Sanders'in lokantası bir yol kenarındadır. Otoyol başka tarafa taşınınca bir anda iflasın eşiğine gelir. Elinde sadece kendisinin uyguladığı kızarmış piliç tarifi vardır. Aklına gelen ilk iş: Eklindeki bu tarifi lokanta sahiplerine satmaktır. Düşünebiliyor musunuz, bir yemek tarifi ile para kazanma işi, normalde olacak bir iş değil... Bu tarifini satmak için şehir şehir gezer. Geceleri arabasında yatar. Tam 1009 kez reddedilir. Bir kişi evet der. Şu anda ortağıyla başta Amerika sonra diğer ülkelerde Kentucky Piliç markasını damak tadı yaptı.
Bunun bir benzeri de ?Tatlıses Lahmacun Salonları?dır. İbrahim Tatlıses, kendisine ait lokantasında lahmacun yerken, bir kişinin kendisiyle ısrarla görüşmek istediğini duyar. Yanma çağırtır. Gelen kişi, adının Mehmet olup, hemşerisi olduğunu söyleyerek, izin verirse, bu lokantanın ismini kullanarak başka yerlere açmak istediğini, kendisine de isim telif hakkını vereceğini söyler. İbrahim Tatlıses, bir lokantanın kendisine yettiğini, buranın kalitesini düşürmek istemediğini, böyle şeylerle uğraşacak vakti olmadığını söyleyerek gencin teklifini reddeder. Bir hafta sonra aynı gencin gelip, ısrarla istediğini görünce dayanamaz ve kabul eder. Şu anda Türkiye'nin birçok ilinde ?Tatlıses Lahmacun Salonları?nı görebilirsiniz. Mehmet ısrarının, tekrarının karşılığını lokanta zincirleri kurarak başardı.
?Diktiğin fidanın kök tutup tutmadığını görmek için her gün yerinden sökersen, hiçbir zaman kök tutamaz.?
Bu iş, sabır ister. Sen ancak onu birkaç ay veya hafta sonra yapraklarından anlayabilirsin. Baharı beklemek zorundasın. Hemen derse çalışınca aklıma konular girecek diye bir şey yok. O konuların kök salıp toprağa yerleşip akıldan hiç çıkmaması için çok tekrar edeceksin. Her tekrar toprağa atılan küçük bir köktür. Her soruyu çözdüğünüzde yere biraz daha sağlam basarak, köklerinizi biraz daha toprağa atıp yerinizi sağlamlaştırın.
?Bir adım daha atamamak, atılan binlerce adımın yok olmasına neden olur. Ötelere varabilecek olan, yerinde duran büyük bir dağ değil, sürekli ilerleyen küçük bir karıncadır.?
Büyük hedeflere, karınca adımları ile de yürürsek er geç ulaşırız. Belki bir adım daha attığımızda her şey değişecektir.
Bir gün evdeki floresan lamba bozulmuş. Daha önceki tecrübelerimize göre, hafiften kıvratınca yanıyordu. Ben masanın üzerine çıktım, sağa sola doğru kıvratıyorum. Prizin düğmesinin yönünü bilmediğimizden yeğenim Mihriban Aa bu arada düğmeyi durmadan açıp kapatıyordu. Üç dört dakika uğraştıktan sonra boynum ağrıdı, yeğenime seslenerek:
- Bırakalım artık demek ki bu lamba yanmış, miadı dolmuş, dedim. Tam sandalyeden inecekken, içimden bir ses: ?Son bir defa oynayıver.? dedi. O saniyede dokunur, dokunmaz lamba yanıverdi. Yeğenim de şunu söyledi:
- Amca, düğmeyi açıp kapamayı sen bırak deyince ben de bırakmıştım. İçimden, en son bir kere daha açıp kapatayım diye geçirdim ve düğmeye basınca içeri aydınlanıverdi.
Evet ikimizin son saniyelerdeki adımı birleşince lamba yandı. Son saniyede bu adımlarımızı atmasaydık; bütün uğraşmalarımız boşa gidecekti. Hatta o sağlam lambayı atıp yeni bir lamba alacaktık.