EŞYA- OYUNCAK KISKANÇLIĞI

"Böyle şey de olur mu?" demeyin. Çocuk bu, yaptıkları ve duyumsadıkları mantık çerçevesinde olmaz. Çocuklar yaşlarıyla doğru orantılı olarak, çevrelerine daha çok dikkat etmeye, çevrelerini daha çok incelemeye başlarlar. Birlikte gittiğiniz evleri, o evlerdeki eşyaları ve tabii ki oyuncakları, kendi evindekilerle kıyaslarlar. "Anne, neden bizim Oya'larınki gibi televizyonumuz yok?" ya da "Neden bende Murat'ın oyuncağından yok?" gibi. Ayrıca, "Ayşe teyzelerin evi ne kadar büyük, bizim evimiz neden onların evi kadar büyük değil?" gibi sorularla da karşılaşabilirsiniz. Böyle durumlarda, çocuğa " "Bu ne biçim soru" ya da " Ne kadar kıskanç bir çocuksun" veya " Saçmalıyorsun" gibi yanıtlar asla verilmemelidir. Çünkü çocuğun dünyasında henüz "kategoriler" oluşmamıştır. Çocuklar, dış dünya ile karşılaşmadan önce, her yeri, herkesi ve her şeyi "aynı-eşit" zannederler.

Bu gibi durumlarda, çocuğun iç dünyasını zedelememek için, olabildiğince sakin, çocuğunuzu kucağınıza oturtarak, sorusunun cevabını, onun anlayabileceği bir dille vermekte fayda vardır. Bazı anne-babalar, çocuklarının böyle sorularına "Yavrum onlar zengin" gibi yanıtlar verirler. Ancak bu tür cevaplar, çocuğun zihnini karıştırır ve zenginliği çok iyi bir meziyet zannetmesine .ve kendisi ile ailesini değersizleştirmesine neden olur. Hatta yapılan araştırmalar, böyle cevaplarla büyütülen çocuklarda, "kendine acıma" duygusunun aşırı ölçüde geliştiğini göstermektedir.
 
Bu çocukların, ileride, kendilerine acıyan, çevrelerine karşı duygu sömürüsü yapan, hayatta başarılı olamayan ve mutluluğu "para ve zenginlikle" bir tutan yetişkinler oldukları saptanmıştır. Siz de çocuğunuzun, şimdi ve ileride böyle şeyler hissetmesini istemiyorsanız, yanıtlarınızı dikkatli seçmenizde fayda var.
"Her insanın yaşam şekli farklıdır. Dünyadaki tüm insanlar aynı evlere, arabalara, oyuncaklara ya da giysilere sahip olamazlar. Bazılarının az, bazılarının çok olabilir. Bu doğaldır", şeklindeki bir cevap, çocuğunuzun zihnindeki soru işaretlerini ortadan kaldıracak ve yüreğindeki fırtınaları dindirecektir.
 
Verdiğiniz bu cevap üzerine, çocuğunuz bu kez de "Neden?" sorusunu yöneltebilir. "Neden aynı şeylere sahip değiliz?" Burada üç-altı yaş çocuğuna şöyle cevap uygundur: "Nasıl senin kaşın, gözün, saçının rengi başka çocuklardan farklıysa, sen böyle bir görünüme sahipsen, başka çocuklar da farklı görünümlere sahip. Yani kimse birbirine benzemediği gibi, yaşam şekilleri de birbirine benzemez." Altı yaşından büyük çocuklar için detaylara girilebilir. Mesleki farklılıklar, eğitimin insana kazandırdıkları, iş hayatındaki başarı ve insanların beklentileri gibi.
 
Bunların yanı sıra, çocuğunuzun sıkça başvurduğu bir davranış daha vardır: Kendi oyuncaklarını, arkadaşlarıyla "paylaşmamak". Eğer çocuğunuz iki- üç yaşlan arasında ise, bu davranışını normal kabul ediyor ve kişilik gelişiminin izlediği bir yol olarak görüyoruz. Çocuk, bu yaş dönemlerinde, hiçbir eşyasını ve oyuncağını paylaşmak istemez. Hele kendi yaşlarında başka bir çocukla birlikteyse, anneler ne yapacaklarını şaşırırlar. Ancak bu durum, olağan ve doğal kabul edilmelidir. Çocukları bu konuda fazla hırpalamamak gerekir.
Çocuğunuz üç buçuk- dört yaşına geldiği zaman, bu tepkileri zamanla geçecek ve oyuncaklarını paylaşmaya başlayacaktır. Özellikle kreşe başlayan ve kardeşleri olan çocuklar için, bu süreç kısa zamanda geçer. Ancak "tek çocuklar" için söz konusu zaman, biraz daha geç olabilir. Yani çocuk dört yaşında değil ama, beş yaşına gelince, kendine ait bir eşyayı veya oyuncağını paylaşmayı öğrenir. Burda anne-babanın tutumları ve çocuğun kişilik yapısı ile çevrenin (anaokulu) etkisi de büyüktür.
 
"Siz Çocuğunuzla Ne denli Çok Şeyinizi Paylaşırsanız, O da Paylaşmayı, O denli Yaşar."
 
DERLEYEN... (EDİTÖR)
İletişim:[email protected]

Bu makale şu konularla ilgili olabilir :arkadaş - arkadaş kıskançlığı -

Yorumlar