EĞİTİM VE ÖĞRETİMİM ANLAŞILAMAMASI

Eğitim ve öğretim kavramlarının karıştırılması başarıyı olumlu ya da olumsuz etkilemektedir. Eğitim programları toplumdan ve toplumsal yapıdan uzak kalamaz. Çünkü eğitimin yetiştireceği kişiler toplumun birer ferdi olacaklar ve toplum içinde yaşayacaklardır... Bu insanlar toplumun ihtiyaçlarına cevap vereceklerdir. Toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek insanları yetiştiren sistem ne kadar güçlü ve insan yapısına uygun olursa; toplumun ihtiyaçlarına cevap veren insanlar o denli iyi yetişir. Bir insan okuldan edindiği bilgilerle çok iyi bir öğretmen, doktor, mühendis olabilir. Ama bu, o insanın kaba, bencil, kindar ve çevresindeki insanların hakkına tecavüz eden kötü ahlâklı biri olmasını engellemez... Öte yandan, okuma ve yazması olmayan bir kişi; çevresi tarafından sevilen, güvenilir, iyi ahlâklı biri olabilir... Demek ki öğretim tek başına yeterli değildir; çünkü öğretim, bilgi edinme faaliyetidir; eğitim ise; kişide olumlu davranış bırakma faaliyetidir. Anlaşılıyor ki; eğitim okul hayatıyla sınırlı değil. Okul insana birtakım görevleri verimli yapma yeteneği kazandırabilir; ama öğrenci; aileden, çevreden iyi bir eğitim almamışsa okulun tek başına hiçbir faydası olmaz...
 

Bugün eğitimle öğretim birbirine karıştırıldığı için; öğretim gören insanlardaki ahlâki ve kişilik bozuklukları bizi hayrete düşürür... Bir mevkie gelmekle eğitimli olmak arasında bir paralellik her zaman olmaz... Bugün ülkemizde bütün tartışmalardan sonra herkes "Bu problemler ancak eğitimle çözülür." denmektedir. Hangi konuda konuşursak konuşalım sonuç gelip bu cümleye dayanmaktadır.           
 
 
Ülkedeki olumsuzlukları dile getirirken çözüm yolu olarak hep eğitimi gösteririz. Örneğin; eğitim iyi olursa trafik canavarları olmaz. Eğitim iyi olursa futbol fanatizmi yok olur. Eğitim iyi olursa kan davaları biter. Eğitim iyi olursa, milletvekilleri ülkeyi nasıl idare edeceklerini bilirler... Eğitim iyi olursa; çocuklarımız kötü davranış göstermezler...            
 
 
Sonuçta; topyekün eğitilmemiz gerektiğini söyleriz. Bu seferberlik ilanıyla peş peşe okullar açarız. Ancak eğitimin kalitesini, daha doğrusu sınıflarda hangi öğretmenin hangi bilgiyi çocuklarımıza aktardığını, çocuklarımızın düşünce ve davranış yapısının nasıl etkilendiğini hiç düşünmeyiz...
 
 
Ülkemizdeki bütün veliler eğitim verme işinin sadece okulların yükümlülüğünde olduğunu düşünür; böylece aileler üzerlerine düşen görev ve sorumlulukları devretmiş olurlar. Böylece çocuklarımızla ilgilenmeyi, sevmeyi, eğitmeyi havale ederek sorumluluk duygusundan kurtulmaktayız... Artık suçlu aramanın zamanı gelmiştir... Bizim dışımızdaki herkes Potansiyel suçludur... Artık okul; çocuklarımızın yetişmesini sağlayan yegane yerdir... Hem de öğretmenlerin ve okulların Çoğu kez ne düzeyde kaliteli eğitim verdiğini bilmeden... Aslında en büyük eğitim çocuklara ailede verilmelidir. Ailede eğitim almamış bir çocuğa dünyanın en donanımlı okullarında en mükemmel öğretmenlerle eğitim verseniz bile; o çocuk her yönüyle mükemmel olamaz; çünkü temeli sağlam değildir... Aslında eğitim okulda değil evde daha önemlidir... ABD'de bugün bir milyon yedi yüz bin çocuk okula gitmeden evlerinde anne-babalarından eğitim görüyorlar... Bu şekilde devlete ait ya da özel okullarda okuyanlarla aynı sınavlara girerek, ilk, orta ve lise diploması da alabiliyorlar. Evde eğitim, eğitimden sorumlu yetkililerce yapılan sınavlarla denetlenebiliyor.
 
 
Amerika'da bu şekilde evde eğitim gören çocuklar; tüm devlet okullarındaki öğrencilerden daha iyi dereceler elde etmektedirler... Aileler, çocuklarına eğitim verirken, yılda sadece 500 dolar harcıyorlar. Oysa evde eğitimin karşısında çok başarısız kalan devlet okullarında, devlet her bir öğrenciye yılda tam 5000 dolar harcıyor...
 
 
Bizler her şeyimiz olan, geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklarımıza neden terbiye yerine; sadece okulda verilen eğitimi yeterli görüyoruz? Okulda ahlâk dersinde yanlış davranışların neler olduğunu okuyan çocuğumuzun onları yapmaması için, ailede aldığı terbiye gereklidir... Demek ki eğitim! denince akla ilk gelen okul değil; aile olmalıdır... Ülkelerin eni büyük zenginliğinin iyi yetişmiş insan olduğu artık bütün eğitimciler tarafından kabul edilmektedir... Bir millet dünyanın en zengin milleti de olsa; eğitilmiş insan gücü yoksa; yok olmaya mahkumdur... Bir milletin hızla kalkınmasının, ileri bir noktaya varmasının asıl sebebi; "iyi yetişmiş bilgi ve beceriye sahip insan gücüdür." Bu bir milletin "beşeri sermayesi" dir.
işte bu durumda akla gelen "Nasıl bir eğitim olmalı?" sorusudur. Bugün ülkemizde bazı insanların maddi refahı arttığı halde, ekonomik sıkıntıları olmamasına karşın, yüksek bir öğretim görmelerine rağmen; bünyelerindeki sosyal, kültürel ve psikolojik çözülmenin önüne geçilemiyorsa; insana sunulan eğitimde, gözden kaçırılan ve göz ardı edilen bir taraf var demektir... Bu açıdan bakıldığında eğitim insanın tabiatına uygun olmalıdır, insanın tabiatına uygun olmayan bir eğitim sistemi zamanla yok olur gider. Bugün sadece diploma almak için okula giden insanlar; sadece herhangi bir yerden mezun olmak için okuyanlar; kademe ve derece ilerlemesi için okuyanların olduğu bir ülkede; siyasi otoritelere göre Milli Eğitim sisteminin yaz-boz tahtası olması; öğretmenlerin özlük haklarının tam olarak düzeltilmemesi bazı problemleri de birlikte getirmektedir... Bu problemlerin bir anda çözülmesi mümkün değildir... Aileden başlayarak en üst düzeyde reformlara ihtiyaç vardır. Bu reformların, düzenlemelerin yapılması ülkemiz ve Türk gençliği açısından çok önemlidir. Çünkü gençlerimiz yaz-boz tahtası olmaktan usanmışlardır. Artık hükümetlere göre değişmeyen "Milli bir eğitim sistemimiz olmalıdır." Eğitimde süreklilik olmadığı müddetçe aksaklıkların düzelmesi mümkün değildir. Bu denli geniş çaplı düzenlemeleri sadece Milli Eğitim Bakanlığından beklemek safdillik olur... Eğitim; bir ülkede yaşayan herkesi yakından ilgilendirmektedir. Aileler- Arkadaşlar - Öğretmenler - Medya grupları- Televizyonlar - Aydınlar - Düşünürler - eğitimle ilgili olumlu adım atmadıkça eğitim sistemimizin düzelmesi mümkün değildir. Eğitimdeki eksiklikler başarıyı da etkiler.
 
 
Bunun yanında gençlerimizin yakındığı ve çözüm yolu beklediği bazı problemler de vardır. Ülkemizin geleceği olan gençlerimiz eğitilirken şu hususlara dikkat edilmelidir.
 

1.  Kişinin ailesini, devletini, milletini, tarih ve kültürünü sevip, koruması ve yüceltmesi için milli ve manevi şuura sahip olması gerekir. Milli ve manevi şuur; Milli Eğitim politikasının âmelini oluşturmalıdır.
 

2.  Eğitimde gençlerin bütün duyguları dikkate alınmalıdır. İnsan tabiatına hitap etmeyen bir eğitim sisteminin ülke gençliğine hiçbir faydası olmayacaktır...
 
 
3.  Geçmişi, bugünü, yarını birbirine bağlayan bir sistem olmalıdır. Çünkü insan davranışlarında geçmişin, şimdiki zamanın ve geleceğin planları, umutları ve beklentileri vardır.
 
 
4.  Eğitim sisteminde; gençlerdeki menfaat anlayışının bölüşüm ve yardımlaşma anlayışına çevrilmesi gerekir. Hep kendini, menfaatini düşünen bir gençliğin kendine, ailesine, ülkesine vereceği hiçbir şey yoktur. Kendi menfaatlerini düşünen insanların bu ülkeyi ne hale getirdikleri herkes tarafından bilinmektedir.
 
 
5.  Ülkemizin birlik ve beraberliğe muhtaç olduğu bu günlerde, bölücü ve yıkıcı hareketlerin tesirini kıracak ve ortadan kaldıracak milli birlik ve beraberliği esas alacak eğitim politikaları hayata geçirilmelidir.
 
 
6.  Dış ve iç mihrakların yok etmek için el birliği ettiği Türk Aile sistemini güçlendirici çalışmalar yapılmalıdır. Toplumun en önemli dinamiği ailedir.
 
Bugünkü bütün problemler, çözülmeler, yozlaşmalar, aile kurumunun zarar görmesiyle ilgilidir. Aile ne kadar güçlü olursa; toplumdaki problemler o denli azalacaktır.
 
 
7.  Türk dili bugün nesilleri birbirine bağlayan en önemli araçtır. Dilimizi yok etmek isteyenlerle mücadele edilmeli. Türk dilini koruma ve güçlendirme yönünde tedbirler alınmalıdır. Türk dilini sadeleştirme adı altında dilimizi yok etmek isteyenlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Dilimiz mutlaka bütünleştirici, kaynaştırıcı ve her seviyedeki vatandaşımızın anlayabileceği bir tarzda kullanılmalıdır.
 
 
8.  Gençler arasında samimiyeti, kardeşliği, sevgiyi, birliK ve beraberliği geliştirecek bir milli eğitim sistemi oluşturulmalıdır. Bu anlayış kültürel anlamda da kendini göstermelidir.
 
 
9.  Her türlü olumsuzlukla mücadele edebilecek gençler
Yetiştirmek için; gençleri ümit içinde tutan bir sistem geliştirilmelidir.
 
 
10.  Eğitimin önce fertten ve insanın kendisinden başlayacağını vurgulayacak bir Milli Eğitim sistemi olmalıdır. Toplunun ıslahı ferdin ıslahıyla mümkündür. Eğitim toplumun en küçük parçası olan fertten başlamalıdır. Fertten başlayan bir Eğitim sisteminin başarısız olması mümkün değildir...
 
 
11.  Eğitim, Gençlerimizin istidat ve kabiliyetlerine uygun olmalıdır. Eğitim sistemi, gençleri ilgi duydukları yöne kanalize etmelidir. Bu yolla kabiliyetler köreltilmemeli, aksine daha da geliştirilmelidir. Öğrencinin istek ve arzuları dikkate alınmadan verilen eğitimin gence hiçbir faydası olmaz. Çorak araziye tohum saçmak olur...
 
 
12.   Eğitim topluma açık ve hür şartlarda yapılmalıdır. Gençlerimiz hür ve açık eğitime muhatap kılınmalıdır. Bu açıklık ve hürriyet gençlerimizin çalışmalarına ve fikirlerine özellikle yansıtılmalıdır. Böylece bencil, şüpheci ve kavgacı düşünceler yok olacaktır.
 
 
13.  Eğitim sisteminde öğretmen ve öğrenci siyasetin içine çekilmemelidir. Bugün eğitim sistemimiz en büyük zararı; eğitimin siyasetin içine çekilmesiyle görüyor... Gençlerimizin ve eğitim kurumlarının siyasete bulaşması eğitimi ve bütün güzellikleri alt üst eder...
 
 
14.  Öğrencilere Millî ve manevî değerleri doğru bir şekilde öğretecek bir sistem geliştirilmelidir. Millî ve manevî değerlerden yoksun bir gençlik; yarın ülkenin başına en büyük bela olacaktır... Unutulmamalı ki; Heykeltıraşlık, bir taş yığını için ne ise, terbiye de insan için odur. Gençlerimizi  hedeflerine ideallerine ulaştıran süreklilik arz eden bir eğitim sisteminin milli bir politika halinde uygulanması, gençliğimizin ve ülkemizin geleceği açısından çok önemlidir: Lord Brougham'ın dediği gibi: "Eğitim görmüş halkı bir yöne sevk etmek kolay, sürüklemek güçtür, idare etmek kolay, köleleştirmek imkansızdır." işte eğitimin gençlik ve toplum üzerindeki tesiri bu kadar büyüktür. Eğitim sistemimizin yap-boz tahtası haline dönüştürülmediği günlerin özlemiyle... Eğitilmiş bir nesil eninde sonunda başarılı olacaktır.


DERLEYEN... (EDİTÖR)
İletişim:[email protected]


Bu makale şu konularla ilgili olabilir :Eğitim ve öğretim - eğitim ve öğretim nedir - eğitim nedir - öğretim teknikleri -

Yorumlar