Coşku
Coşku
Eğer heyecanlanırsanız, gözleriniz ışıldar. Bebeklere ve çocuklara bakın. Sevdikleri bir şeyi görür görmez gözlerinde inanılmaz bir ışıltı oluşur. Gözlerin bir dili vardır. Her insanın gözlerine bakarak o insanın hayatıyla heyecan duyup duymadığını anlayabilirsiniz.
Coşkuya sahip olduğunuzda, her şeyi yapabileceğinizi hissedersiniz. Hayattan zevk alırsınız. Enerji dolusunuzdur, karizmatiksinizdir, etrafınıza ışık saçıyorsunuzdur. Coşkunun yüksek sesli olması gerekmez. Coşku vücut dilinizden, davranışlarınızdan ve gözlerinizden akar. İçinizdeki duygunun dışarı vurmasıdır.
Coşku inanılmaz bir şey, içinde öyle duygular vardır ki, kıpır kıpırsındır. İçin içine sığmaz. Yürüyüşünde bir ritim vardır. İçinde öyle bir güç vardır ki, etrafa kıvılcımlar saçarsın. Dünyayı fethetmeye hazırsındır. Ne istersen yapabilirsin. Kelimelere dökemezsin, tarif edemezsin. Ancak yaşayan bilir. Görenler farklı bir şeyler olduğunu sezer ve bir anlam vermeye çalışır. Metrelerce öteden dikkat çekersin. Bir güç, bir büyü, bir şeytan tüyü vardır sende. Adını ne koyarsan koy, ne dersen de. İnsanlar senin etrafında olmak ister. Sende özlem duydukları bir şey vardır. Coşkudur bunun adı. Yerçekiminin senin üzerinde bir etkisi yoktur. Doğa kanunlarına aykırı hareket edersin. Kuşlar kadar özgürsündür.
Coşku bulaşıcıdır. Coşkunun olduğu yere gidin. Coşkulu insanlarla birlikte olun. Coşkulu kitaplar okuyun. Hayata biraz daha yakından bakın, hayata yeniden bakın. Hayat coşkuludur. Hayatı coşkusuz yapan insanlardır. Coşku güneşin doğuşunda, soluduğumuz havada, yağan yağmurda, çiçeklerin kokusundadır. Coşku her yerdedir.
Sadece yaşamayın, yüzünüze gülümseme getirin, tutkuyla ve coşkuyla yaşayın. Ufacık bir coşkuyla evinizdeki ve işyerinizdeki atmosferi değiştirebilirsiniz. Kendinizi bırakıp, nehrin akıntısına teslim olmayın. Her şeyinizi ortaya koyun. Başkalarının coşkusuzluğu sizin coşkunuzu söndürmesin. Coşku var olmanın neşesidir. Yani hayatta olmanız, neşe ve coşkuyla dolu olmanız için yeterlidir.
Neden bazı insanlar istedikleri hayatı yaşıyor? Neden yaşadıkları her şeyden tat alıyor ve sürekli yaşanacak yeni şeyler keşfediyor? Çünkü hareket halindeler. Enerji dolular, düşüncelerini hayata geçiriyorlar. Sadece fiziksel değil, zihinsel olarak da formdalar. Her güne heyecanla başlarlar. Yani coşkuya sahipler.
Eğer onlar istedikleri hayatı yaşayabiliyorlarsa, siz de yaşayabilirsiniz. Sadece onlar gibi coşkulu düşünmeye, davranmaya ve konuşmaya başlamanız gerekiyor.
Coşkuya sahip olduğunuzda, kendinizi ateşlersiniz. Sabah uyandığınızda, o gün harika şeyler olacağını hissederek heyecanla yataktan kalkarsınız. Coşku, hedeflerinize ulaşma kararlılığınızı arttırır. Sorunları değil, fırsatları görürsünüz. Günün sonunda kendinizi iyi hissedersiniz. Çünkü aldığınız sonuçlar iyi de olsa, kötü de olsa, önemli dersler almış olursunuz.
Dışarı çıktığınızda insanların yüzlerine bakın. Kaç tanesi gülümsüyor ya da gözlerinin içi gülüyor? Bu ne kadar acı bir şey. İnsanlar ömürlerini heyecan duymadan, gülümsemeden, somurtarak, mutsuz bir şekilde geçiriyor. Gülümseyin, hafif bir tebessümle bakın insanlara. Çoğunlukla onların da size gülümsediklerini fark edeceksiniz. Birisine iyilik yapacaksanız ya da hediye verecekseniz, bu coşku olsun. Coşkunuzu bulaştırın onlara.
Coşkuyla çalışmalısınız, işinizi sevmelisiniz. 'Ben işimi sevmiyorum! Oradaki insanları, işe gidip gelirken ki trafiği sevmiyorum.' diyor olabilirsiniz. Her işin zor tarafları vardır. İşinizi sevmiyorsanız, sorun işiniz değil, siz olmayasınız? Belki de işinize karşı olan yaklaşımınızı ya da hayata olan bakış açınızı biraz değiştirmelisiniz. İdeal işe sahip olmayabilirsiniz, ama şu anda istediğiniz işe sahip olamayacaksanız ya da bir süre daha orada çalışmaya devam etmeniz gerekiyorsa, işinizin iyi taraflarını ve potansiyelini görmeye çalışın. İşinizi seveceğiniz bir yer haline getirin ve bir yandan da sizi istediğiniz yere götürecek planları yapın. Geleceğe duyduğunuz heyecan, size gereken coşkuyu verecektir.
Şehirde, yol kenarında sosisli sandviç satan adamın hikayesini belki duymuşsunuzdur. Bu adam işini coşkuyla yapardı. Yola çıkarak büyük bir coşkuyla, geçenlere muhteşem bir sosisli sandviç isteyip istemediklerini sorardı. İnsanlar bu coşku karşısında hayır diyemezlerdi. Coşkusu sayesinde işleri büyümeye başlar. Daha büyük malzeme temini için bağlantılar kurar. Hatta bir de fırın satın alır. Yol kenarına daha canlı ve büyük tabelalar yerleştirmek için reklamcılarla görüşür.
Başka bir şehirdeki üniversiteden mezun olan oğlu, kendisine yardımcı olmak için yanına gelir. Oğlu babasının işini büyütmek için attığı adımlar karşısında şaşkına döner. 'Baba ne yaptığını zannediyorsun? Büyük bir krizin ortasında olduğumuzu bilmiyor musun? Birçok işyeri kapanıyor, piyasa felaket, sen işlerini büyütmeye kalkıyorsun.' diye çıkışır.
Babası da, 'Oğlum üniversiteye gitti. O daha bilgili, piyasayı benden daha iyi biliyor.' diye düşünür ve oğluna hak verir. Verdiği malzeme siparişlerinin miktarını azaltır. Yeni tabelaları yaptırmaktan vazgeçer. Coşkusunu kaybeder ve kapıda durup yoldan geçenlere sosisli sandviç teklif etmez olur. Satışları bir anda düşer. Daha sonra oğluna kendisini uyardığı için teşekkür eder. 'Haklıymışsın, kriz etkisini gösteriyor.' der
Sizin coşkunuzu ve şevkinizi kimler kırıyor? Belki de tek amaçları sizi korumaktır. Belki de vizyonları sizin kadar geniş ya da uzağı göremiyordur.
Bir usta işinden sıkılmış bir halde çalışmaktadır. Ne yaptığı sorulur; 'Saati 10 dolara duvar örüyorum ve paydosa daha üç saat var.' der. 20 metre ileride, coşkuyla çalışan diğer bir ustaya aynı soru sorulur; '1,700 lü yıllara ait bir kalenin onarılmasına yardım ediyorum. Düşünebiliyor musun, bu surlar şehrimizi düşman ordularına ve saldırılarına karşı yıllarca korumuş. Tarihi hissedebiliyorum.' der.
Nasıl bakarsanız, öyle görürsünüz. Neyi ararsanız, onu bulursunuz.
işinizde vaktinizi boşa harcamayın. Her şeyinizi verin, en iyisini yapmaya gayret edin. Hemşireyseniz, en iyi hemşire, öğretmenseniz en iyi öğretmen olun. Tutkuyla ve coşkuyla yapın işinizi. Sevgiyle yapın, yüreğinizle yapın, en iyisini yapın. İşiniz olduğu için minnettar olun.
İşiniz sıkıcıysa bile, umursamaz bir tavır takınmanız gerekmez. Yakınıp sızlanırsanız, coşkunuzu kaybedersiniz. İşinize biraz coşkuyla yaklaşırsanız, işinizin havası değişir, hiçbir şey değişmezse bile siz değişirsiniz, hayata bakış açınız değişir. Eğer hedeflerinize ulaşmak istiyorsanız, şu andaki işiniz ne olursa olsun, başlangıç noktanız yaptığınız işi en iyi şekilde yapmaktır.
Her şeyinizi verip coşkuyla yaşamaya başladığınızda fırsatlar karşınıza çıkacaktır. İşinizi severek ve coşkuyla yapın. Çabalarınız işvereninizin gözünden kaçmayacaktır. Orada çalışmaktan mutlu olun. Dünyada çalışılabilecek en iyi ya da tek işyeri gibi. Sadece işvereniniz değil, bir başkası da size geri çeviremeyeceğiniz bir teklif sunabilir.
Bazılarınız rutinlere girdiniz. Heyecanınız yok oldu. Coşkunuzu tekrar kazanın. 'Geçen yıl çok şey kaybettim.' diyorsanız, neden kalanlar için coşku duymuyorsunuz? İflas ettiniz diye yıkılmayın, hayatta yaşayabileceğiniz en büyük iflas coşkunuzu kaybetmektir. Coşkunuzu kaybettiğinizde, elinizde başka ne kalır ki? Sabah uyandığınızda beklentiyle ve coşkuyla yataktan kalkmalısınız. Bugün hayatınızın döneceği gün olabilir. Hayatınızın insanıyla tanışacağınız gün olabilir. Gece oldu, ama beklentiniz gerçekleşmediyse, 'Mucizeye bir gün daha yaklaştım.' deyin.
Kurban bayramında zekat verirken, 'Allah'a borcumu ödüyorum.' diye değil, coşkuyla verin. Etrafınızdakilere coşkuyla yardım edin. Mırıldanarak değil, coşkuyla teşekkür edin.
Hayatımızdaki mucizelere alışıyoruz. Artık bize heyecan vermiyorlar. Mucizeleri sıradan görmeyin. O hayatınıza giren insanın coşkusunu, birden arabanızı satın almak için gerekli parayı bulmanızın ve yaşadığınız evin coşkusunu kaybetmeyin. Eşinize ve diğer mucizelere sıradan yaklaşmayın. Hayatınıza ve sahip olduklarınıza coşkuyla bakın.
Ona aşıktınız, o sizin her şeyinizdi. Ne yaptığınızın, nereye gittiğinizin, ne yediğinizin, havanın nasıl olduğu, cebinizde kaç paranın olduğu, hayatınızda bugün canınızı sıkan şeylerin o zaman bir önemi yoktu. Onun yanında olmak, onunla birlikte olmak yeterliydi. Çünkü o bir mucizeydi. Ve halen de öyle.
Artık bazı değişiklikler yapmalısınız. O ateşi tekrar oluşturmak eşinizin değil, sizin göreviniz. Mükemmel olmayabilirler, ama artıları eksilerinden daha fazla. Eğlenceli, birbirinizi hissedebileceğiniz, paylaşabileceğiniz bir şeyler organize edin. En iyi adamla ya da kadınla evli olabilirsiniz, ama eğer desteklemezseniz, evliliğinizi beslemezseniz, en iyi evliliklerin bile ateşi sönebilir.
Eşinizin sizin için yaptıklarına alışmayın, göstermeniz gereken saygıyı gösterin. Mucizeye sıradan bakın ayın. Eşinizi bütün kalbinizle sevin.
Çocuk yetiştiriyorsanız, bunu coşkuyla yapın. Bir insan yetiştirmek dünyanın en önemli işidir. Çocuklarınıza coşkuyla bakın, coşkuyla ilgilenin. Yaptığınız her şeyi kalbinizle yapın.
Hiç dünyanın yükünü omuzlarınızda hissettiğiniz oldu mu? İşe gitmek istemediğiniz, yorganın altından çıkmak istemediğiniz? Çocukluğumuzda ve gençliğimizde sahip olduğumuz coşkuya ne oldu? Onu nasıl geri getirebiliriz?
Hayatı nasıl algılıyorsunuz? Takındığınız tavır, düşündüklerinizi ve hissettiklerinizi şekillendirecektir. Sabah kalktığınızda neler düşünüyorsunuz, aklınızdan neler geçiyor?
Hayatınızın sadece olumsuz bir tarafına yoğunlaşırsanız, olumsuz bir ruh hali içerisine girmeniz fazla zaman almayacaktır. Bu durumda, güne nasıl coşkuyla başlayabilirsiniz? Hala geçen hafta olan bir şey zihninizi kemiriyorsa, hayatınızdaki güzellikleri nasıl fark edebilirsiniz?
Dikkat etmezseniz, en büyük düşmanlarınız olan endişe, şüphe ve korku zihninizi kemirmeye başlar. Yaşama sevincinizi ve coşkunuzu yok ederler. Başarı ve mutluluk yolunda bunlarla savaşacaksınız. Onları tamamen yok edemezsiniz, orada olmaya devam edecekler. Ama onları kontrol altına alabilir, hayatınızı kontrol eden baskın duygular olmaktan çıkartabilirsiniz. Bu savaştaki en büyük silahınız coşku olacak. Coşkuyla onları dize getireceksiniz. Coşkuyla dolup taşarken, zihninizde ve yüreğinizde onlara fazla yer kalmayacak.
Şu anda içinde bulunduğunuz şartlar ne olursa olsun, önünüzde harika bir hayatın uzandığını bilseydiniz, endişe etmezdiniz, coşku duyardınız. Coşkuya sıkı sıkıya sarılın ve başka bir şey hakkında endişelenmeyin. Coşku varsa, endişe yoktur. Çünkü coşku varsa, üstesinden gelemeyeceğiniz hiçbir şey yoktur.
Olumsuz düşünceler coşkuyu yok eder. Geçmişten pişmanlık duymak, gelecekten endişe etmek coşkumuza gölge düşürür. Sizinle birlikte taşıdığınız hayal kırıklıklarını ve kızgınlıkları bırakırsanız, suçlamayı bırakırsanız, coşkunuzu tekrar kazanabilirsiniz. Gerçekleşme ihtimali çok düşük bir olayı düşünerek, bunu zihnimizde tekrar tekrar yaşayarak
coşkumuzu yok ederiz. Bunun yerine neden hedeflerinizi gerçekleştirdiğinizi hayal etmiyorsunuz? Neden o sevinci, neden o heyecanı şimdiden hissetmeyesiniz? Herkesin, her şeyin olumlu taraflarını görün, olumlu gözlerle bakın hayata. Yaşamı severseniz, yaşam da sizi sever.
Şikayet etmeyi kesin! Hem kendinize hem de başkalarına. Sürekli sorunlarınızdan konuşmayın. Yoksa problemlerin arasında sıkışır kalırsınız. Sorunlarınızı saymayı bırakıp, sahip olduklarınızı saymaya başlayın. Neden hayatınızda var olanları görmezden geliyorsunuz? Canınızı sıkan bazı şeyleri şöyle bir düşünün. Gerçekten o kadar önemli mi? Hayatın güzelliğini gölgelemeye değer mi?
Büyük bir çıkmazdan kurtulduğunuzda ya da bir engeli aştığınızda kendinizi güçlü hissedersiniz. Ayaklarınız yere basmaz, mutluktan uçarsınız. Kader size bir oyun oynamıştır ve siz de ona meydan okumuşsunuzdur. Bir zorluğun üstesinden geldiğinizde, kendinize olan bakışınız değişir, kendinize güveniniz artar ve coşkuyla dolarsınız.
Coşku bulaşıcıdır, ama olumsuzluk daha da bulaşıcıdır. Her zaman için en kötüsüne inanmak, en iyisini beklemekten daha kolaydır. Enerjinizi, sizi ve fikirlerinizi aşağıya çeken insanlara harcamayın. Size doping yapacak mutlu ve pozitif insanlar bulun. Eğer başarıyı getirecek coşkuya sahip olmak istiyorsanız, olumlu, coşku dolu, hayatı ve geleceğiyle heyecan duyan insanlarla birlikte olun.
Birisi, 'Nasılsın?' diye sorduğunda cevabınız nedir? 'İdare eder.', 'Fena değil.', 'Havamda değilim.', 'Hiç sorma.? veya daha çok büyüklerimizin söylediği, 'İyi diyelim iyi olalım.' mı? Büyüklerimizin bu sözünü bizzat söyleyerek olmasa da, bir ilke olarak benimsemeliyiz. İyi olduğumuzu dile getirdiğimizde, kelimelerin gücünden faydalanırız. İnsanların size 'Nasılsın?' diye sorduklarına soracaklarına pişman etmeyin. Hayatınızdaki olumsuzlukları birbiri ardına sıralamayın.
Bunun yerine, neden 'Harika!', 'Çok iyi!', 'Bomba gibiyim!' demiyorsunuz? Neden coşkuyla cevap vermiyorsunuz?
Coşkulu bir insana dönüşebilirsiniz. Korkularınız yüzünden acı çekiyorsanız, coşku sizi korkusuz ve tasasız bir insana dönüştürebilir. Kendinizi istekli ve coşkulu olmaya zorlayın. Coşkuyla düşünün, coşkuyla davranın, coşkuyla yürüyün, coşkuyla çalışın. Nasıl olmak istiyorsanız, öyle davranın. Davrandığınız insanı olacaksınız.
Bir hafta boyunca, gerçekten coşkulu olmaya karar verin. İnsanlarla birlikteyken ve tek başınızayken de coşkunuzu koruyun. Öyle bir coşkuya sahip olun ki, gözlerinizden adeta kıvılcımlar saçılsın. Daha mutlu, işinizde daha başarılı ve kendinize daha çok güvenen bir insan olduğunuzu göreceksiniz. Deneyin.
Her sabah uyandığınızda, gününüzün iyi ya da kötü geçeceği konusunda bir karar verirsiniz. Sabah kalktığınızda, o günün harika bir gün olacağını, harika şeyler olacağını, hatta, o günün, hayatınızdaki en güzel gün olacağını düşünün. Güzel bir gün geçirmeye karar verin. Dünü unutun, bugünü coşkuyla kucaklayın. Yaşayacağınız coşku, bu düşüncelerinizi gerçeğe dönüştürecektir.
Güne coşkuyla hazırlanın. Sabah kalktığınızda, kendinizi bir kürek mahkumu gibi hissetmeyi bırakın. Hayatınız için, işiniz için, kendiniz ve geleceğiniz için heyecan duyun. Dağınık bir şekilde evden çıkmayın. Görünüşünüze özen gösterin, her zaman en iyi halinizle evden çıkın. Sabah işe giden insanların çoğu hallerinden pek memnun görünmüyorlar. Enerji ve coşkuyla dolu değiller. Ruhunuzu güçlendirin, güne coşkuyla başlayın.
Genelde dış görünüşümüzü güzelleştirmek için çaba sarf eder dururuz. Ama ihmal ettiğimiz daha önemli bir şey vardır ki, o da iç güzelliğimiz, ruhumuzun güzelliği.
Hayatını ve kendini seven, güzel olduğunu düşünen insan daha da güzelleşir. Öte yandan kendinden ve hayatından hoşnut olmayan, güzel olduğunu düşünmeyen insan çirkinleşir. Esas güzellik ruhtadır. İnsana gerçek güzelliği veren ruhtur.
Dış görünüşü güzel olan insanlar görürüz. Ama onlarla tanışıp konuşmasanız bile, bir şeylerin eksik olduğunu hissedersiniz. Ya da biri dikkatinizi çekmiştir. Onunla tanışmak istemişsinizdir. Ama iki kelime konuştuktan sonra fikriniz değişmiştir. Eksik olan neydi? Eksik olan coşkuydu, eksik olan ruh güzelliğiydi. Öte yandan bazı insanlar vardır, bir şey söylemeseler bile coşkularını hissedersiniz. Kendilerinden ve hayatlarından hoşnutturlar. Onlarla tanışmak, onlarla birlikte olmak istersiniz.
Coşku duyduğunuzda, reddedilme korkusu yaşamazsınız. İnsanlarla daha rahat tanışır ve sohbet edersiniz. Hayatınızı ve kendinizi seversiniz. Kendi başınıza olduğunuz zamanlar da mutlusunuzdur. Kendinizle baş başa kalmaktan rahatsız olmazsınız. Çünkü siz özelsiniz ve önünüzde harika bir hayat var.
İnsanlarla ilişkilerimizde ne kadar reddedilme korkusu yaşadığımızı hiç düşündünüz mü? 'O beni reddetmeden ben onu reddedeyim.' deriz. Soğuk davranırız, kendimizi geri çekeriz. Eğer on arkadaşımız varsa, olabilecek en az yüz tanesini, reddedileceğimiz korkusuyla başlamasına olanak vermeden biz kendimiz reddetmişizdir. Karşı cinsle olan arkadaşlıklarımızla da aynı şey geçerli değil mi? Etrafımıza bir kalkan kurarız. Ondan sonra 'Kimseyle tanışamıyorum.', 'Doğru dürüst, karakterli bir adam kalmadı mı şu memlekette?' deriz, ya da arkadaşlığı yanlış yerlerde ararız. Hayatınızın insanının bir gün yanınıza gelip, 'Doğacak çocuklarımın annesi ya da babası olur musun?' demesini beklemeyin. Önce gardınızı bir indirin, sevgiye açık olun. Hayatı soluyun, derin derin çekin içinize.
Hayatınızın insanıyla tanışacağınızın beklentisini ve coşkusunu yaşayın. Onunla tanıştıktan sonra adeta, 'Nerede kaldın, niye geciktin?' diye soracaksınız. Çünkü bir noktadan sonra onunla tanışacağınızı, mucizeye az kaldığını, mucizenin size yaklaştığını hissediyordunuz. Coşkusunu hissetmeye başlamıştınız ve onu gördüğünüzde 'Evet, işte o!' dediniz. Gelip geçmesine izin vermediniz, veremezdiniz. Çünkü zaten onu bekliyordunuz.
Eviniz ne durumda? Etrafa dikkatlice bakın. Dağınık mı? Bulaşıklar yığılmış mı? Temizliği ne durumda? Kasvetli mi görünüyor? Evinize gelen misafirler bir ferahlık, bir rahatlık hissediyor mu? Evinizin havası coşkunuzu hapsediyor olmasın? Evinizi seviyor musunuz, gereken özeni gösteriyor musunuz? Eviniz nasıl olursa olsun, onu güzelleştirebilirsiniz.
Eviniz sizin ruhunuzu yansıtır ya da siz evinizin ruhunu. Ne tür değişiklikler yapabilirsiniz? Çok paranızın olması gerekmiyor. Hiçbir maddi problemi olmayan birçok insanın evinin çok kasvetli ve olumsuz bir havası var. Ben paranın getirebileceklerinden bahsetmiyorum. Evinizde olumlu bir hava yaratın, bir canlılık ve ruh katın. Gereksiz eşyaları kaldırın. Evinizde bitki ya da çiçek var mı? Belki bir iki eşyanın yerini değiştirebilirsiniz, belki salonunuzu boyayarak biraz canlılık katabilirsiniz. Aslan yattığı yerden belli olur. Derin bir coşkuya sahip olmak için geleceğin size heyecan vermesi gerekir. Yarına umutla bakmanızı sağlayan hayalleriniz ve hedefleriniz olmalı. Bu uğurda çalışıp günlük ilerlemeler kaydedip küçük başarılar elde etmelisiniz. Coşkuyu başarı kadar başka bir şey besleyemez ve yeterince coşkuyu hiçbir şey durduramaz.
Bugün, şimdi burada, bundan sonraki hayatınız için heyecan ve coşku duymaya karar verin. Bu karar, sizi hayatta çok farklı yerlere taşıyabilir. Hayatın sayısız olanakları ve olasılıkları ile tanışmanızı sağlayabilir.