AŞK VE KISKANÇLIK

Tutku ve tutsaklığa toplumsal açıdan bakıldığında, insanların tutkularıyla toplum ve çevreye yararlı olabilmelerine karşılık, tutsaklıklarıyla Zararlı olabilecekleri söylenebilir.
 
Günlük yaşantımız içinde yer alan tutkular ve tutsaklıklar bu ölçüt. ler içinde yararlı ve zararlı yanlarıyla değerlendirilebilir. Böyle bir değerlendirme bütün duygu, düşünce, davranış türleri için geçerlidir. Örneğin, güçlü ve gerçek aşk insan kişiliğini geliştiren, olgunlaştıran bir tutkudur. Ancak bu tutku kimi kez Shakespeare'in Romeo Juliette oyununda olduğu gibi tutsaklığa dönüşüp iradeyi ortadan kaldırır. Öldürücü nitelik kazanır.

Doğunun ve özellikle Türklerin ölümsüz aşk öyküleri arasında ilk sıralarda yer alan, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Tahir ile Zühre, Yusuf ile Züleyha, Arzu ile Kamber öykülerinde aşkın kişiyi olgunlaştıran nitelikleri yanında, tutsaklık durumuna dönüşmesinin yol açtığı felaketler de dile getirilmiştir.
 
Her aşkta kuşku ve kıskançlık vardır. Ancak iradenin denetiminden çıkmış, gerçekle bağdaşmayan, geçerli bütün kanıtlara karşın düzeltilemeyen kıskançlık duygusu, kişiyi kin ve nefretin tutsağı durumuna düşürür. Shakespeare'in Othello'su aşkın yol açtığı kıskançlık tutsaklığının dramıdır.     '
 
İnsanda üstünlük ve güçlü olma tutkusu vardır. Bu tutkunun yarattığı güçle insan çalıştığı, uğraş verdiği alanda gelişir, başarılı olur. Birey ve topluma olumlu katkılar yapar. Ancak bu tutku üstünlük ve büyüklük karmaşasına dönüşürse, tutsaklık niteliği kazanır. Böyle bir insan devamlı kendinden sözeder. Kendisinde olan yetenek ve becerileri abartarak, olmayanlarıysa yalanlarla anlatır.
 
Her insan bir sınır ve ölçü içinde kendini beğenir ve güzel bulur. Kimi erkekte bu değerlendirme tutsaklığa dönüşür. Bu tip erkekler kendilerini beğenmenin, üstün ve büyük görmenin tutsağı olurlar. Bir Don Juan gibi bıkmadan, usanmadan kadınların peşinden koşarlar. Kadınlarla ilişki kursalar da, kurmasalar da bu konudaki başarılarının öyküsünü anlatırlar. Nietsche'nin Zerdüşt Böyle Söylüyordu adlı yapıtının kahramanı Zerdüşt, büyüklük ve üstünlük duygusunun tutsağı olup, çevresindeki insanları ve onların yaşam biçimlerini beğenmeyerek onlardan kaçıp uzaklaşan, yıllarca doğanın içinde yaşayan bir tipi canlandırmaktadır.
 
Kendisini küçük, yetersiz, yeteneksiz gören insanlar da vardır. Bunlarda aşağılık duygusu bir saplantı ve tutsaklık durumuna dönüşmüştür. Bu tür saplantısı olanlar, beden yapısı, zekâ, düşünce, toplumsal rol, başarı, ekonomik durumları bakımından normal düzeyde olmalarına karşın, kendilerini çirkin, özürlü, budala, düşüncesiz, başarısız, parasız olarak değerlendirirler. Böyle bir saplantının tutsağı olan insan sürekli olarak güvensizlik içinde çeşitli kaygı ve korkular duyar.

DERLEYEN... (EDİTÖR)
İletişim:[email protected]

Bu makale şu konularla ilgili olabilir :aşk - kıskançlık - kıskanç -

Yorumlar