AŞK NEDİR?
Ferhat'a ömrünü verdirip dağları yardıran güç; mihracenin kızını sarayının duvarına gömdürtüp Hint kültürüne Anerkali efsanesini doğurtan öfke ya da batı yakasında efsaneye dönüşen öykü ne kadar efsaneymiş gibi görünse de, pek de gerçekdışı sayılmaz. Aşk, öylesine kışkırtıcı, başkaldırtıcı, devindirici bir duygudur. Yaşamın ve kavramların derinliğine inemeyen, var olmanın felsefesini anlayamayan insanların değersiz, aşağılık, hatta zararlı bir duygu olarak niteledikleri aşk aslında, Mao'ya devrim yaptıran, Celaleddin Rumi'ye divan yaz-dırtan, James Maxwell Clerk'ü elektromanyetik dalgalarla buluşturan, Fiedel Castro'yu düşmanlarına karşı yaşatan duygudur.
Yeryüzünden hiçbir topluluk konup geçmemiştir ki, kültürüne, kuşaklar boyu anlatılan bir aşk öyküsü katmamış olsun. Doğuda veya batıda, çölde ya da kutupta, beyaz yahut siyah bütün toplumlar mutlaka en azından bir tane görkemli bir aşk öyküsü üretmiştir; yaşamasa bile. Çünkü aşk, insanın duygu dünyasındaki en sınır tanımaz, deliğe en yakın ve efsaneleşmeye en elverişli duygudur; kötülüğe duyulan aşk bile.
Bir tür paranoya olan aşkın belki on binlerce kez tanımı yapılmaya çalışılmıştır. Herkes kendine göre bir maşuk bulur, kendi tarzınca aşık olur çünkü. Herkesin aşkı kısa bir süre içinde alevli bir serüvene dönüşür ya da alevli bir biçimde apansız biter. Aşk çoğu zaman, akıl kabına sığmayan, beyinsel denetim tarafından kolay kolay denetlenemeyen bir duygudur çünkü.
Aşkın en çok bilineni, insanın iki türü arasında gelişen duygudur. Kimi zaman sevginin coşkulu biçimi olarak tanımlanan bu duygunun aslında yalın sevgiyle fazlaca da ilgisi yoktur. İnsanın temel güdülerinden olan cinsellik üzerine kurulan bu aşk bazen, aşıklardan birine yetkin sanat yapıtları veya enerjisini arttırarak teknik işler ürettirebilecek kadar güç verebilirken, bazen de aşıklardan birini yaşamdan alabilecek kadar güçlü olabilir.
Aşk, duyguların en incesi, duyarlılığa en açık olanıdır. Bu nedenle hemen her zaman diğer duyguları da kökten biçimde etkiler, yönetir, yönlendirir, sonuçlanırken de insan yaşamında köklü duygusal ya da fiziksel değişimlere veya bezginlik, bitkinlik hatta kesin kaçışlara yol açabilir. İki insan arasındaki aşkın kahramanlarını oluşturan kişiler, birbirlerine karşı acımasız düşmanlar olurcasına birbirlerinden kopabilirler.
Ancak aşk denilen duygu yalnızca bu değildir. Kuşkusuz aşkın bir yanı mutlaka insandır; bir insan aşık olur ancak. Ama bir aşkın mutlaka cinsellik öğesi içermesi gerekmez. Ayrı türden iki insanın, cinsellik temeli üzerine kurulmuş aşklarının derinliği, coşkusu, çıldırtıcılığı, sarhoşluğu gibi; bir insanın kendi çalışma odasına, en sevdiği renklerle örülmüş kazağına, doğduğu köye veya kendisini büyüleyen bir sanat yapıtına karşı duyduğu aşk da aynı nitelikleri taşımaktadır.
DERLEYEN... (EDİTÖR)
İletişim:
[email protected]