Kişisel Gelişim

RUHSAL UYANIŞ
İnsan, harikulade ve limitsiz güçlerin mirasçısıdır, ancak, bunların farkına varana ve kendini bunlarla bilinçli olarak özdeşleştirene kadar, bu güçler cansız ve ifadesiz bir şekilde dururlar, ve aydınlanmamış durum düşünüldüğünde kişinin kullanımı için hiçbir şekilde var olmayabilirler. Ancak, insan ruhsal bir varlık olduğu gerçeğinin farkına vardığında: küçük, önemsiz özü ve sınırlı kişiliğinin aslında gerçek öz benliği olmadığını, ancak sadece bir maske olduğunu öğrendiğinde: Ruhsal egosunun, ebedi kelamın gerçek ilahi Kıvılcımının ya d
ŞİKAYET İLE İLGİLİ SÖZLER
•  Şikayet, zayıfların silahıdır. Hazreti Ebubekir (r.a)   •  Şikayeti çoğaltma! Yaratılmışlara değil, yaratana  teslim ol. Bir boğulmakta olan, diğer boğulmakta olanı kurtaramaz" ULema'dan •  Gençliğini tembellik ve eğlenceyle geçiren bir kişinin, yaşlandığında, "kendisine kimsenin sahip çıkmadığı" yönünde şikayet etmeye hiç hakkı yoktur. Zaten başta kendisi, kendisine sahip çıkmamıştır.       • Çok şikayet edenler,
TEHLİKE İLE İLGİLİ SÖZLER
•  Dört şeyde tehlike vardır: Sultana yakınlık, kötülerle dostluk, dünya sevgisi ve kadın düşkünlüğü. Feridüddin Attar   •  En tehlikeli insanlar: Yarı deliler ve yarım akıllılardır. J. W. Goethe   •  Tehlike, asla tehlikesiz yenilemez. Publicus Syrus   •  Ortak tehlike, birbirinin can düşmanı olanları bile birleştirir. Aristo   •  Arızalı bir otomobil, dolu bir tabanca kadar
ÖZELEŞTİRİ
Kendini bilen insan, içindeki "benliği" tanıdıkça, bilinmeyen yanlarını öğrenmeye, dışarıya yansıtmadığı yanlarım azaltmaya çalışır. Böylece gereksiz kaygılardan kurtulur. İstemediği, beğenmediği davranışlarını kolayca denetim altına alabilir. Kendisini bilen İnsan, başkalarıyla olan ilişkilerinde dışarıya yansıttığı yanlarına gelen tepkilere bakarak bilinmeyen yanlarını, başka bir deyişle, iç dünyasını daha iyi tanıyabilir. Hoşa gitmeyen tutum ve davranışlarının altında yatan duygu ve düşünceleri anlamaya çalışır.<
TABULAR VE TÖRENLERLE DOLU BİR DÜNYA
Yalıtma düzeniyle, duygusal bağlantıların yarattığı kaygı ve korkudan kurtulmak için bu tip bağlantıların, ilgilerin, ilişkilerin denetim altında tutulmasına çalışılır. Aşırı engelleme, önleme çabalarıyla çevreyle ilişkiler sınırlanır. Bu durum insanı yalnızlığa iter. Yalnızlıktan kurtulmak için yeniden bu düzene başvurulur. Bu düzenle birlikte işlerlik kazanan yer değiştirmeyle kaygılar, korkular ilkel benlikte yer alan, ilk insandan beri ortak bilinç dışında bulunan büyünün etkisine girer. Büyüden kurtulmak için bireysel ya da ortak hare
ÖNCE HALK SONRA İNSAN
İnsanlık tarihinde adı geçen komutanların, efsaneleşmiş kahramanların, sultanların, devrimcilerin, teröristlerin niceliğinin sınırı yoktur. Her ulus veya her toplum kendi geçmişinde belki onlarca belki yüzlerce büyük adam yetiştirmiştir. Ancak yalnızca halkçı önderlerin, halkçı yöneticilerin adı kazınmıştır tarihe; bir tek onların ilkeleri canlılıkla yaşamış, coşkuyla yaşanmıştır. Halklar yaşadıkça halkçı olanlar da hep yaşamıştır; yeryüzü var oldukça halklar hep yaşar zaten. Bir tek halkıyla birlikte bir olup bağımsızlık ve özgürlük yolcu
KARDEŞ KISKANÇLIĞI İLE NASIL BAŞ EDİLİR
•   Çocuklarınıza gösterdiğiniz ilgiyi, sevgiyi ve paylaşılan zamanları "dengelemek". •  Çocuğunuzun kardeşini kıskanmasını "doğal tepki" olarak görmek.   •  Yeni gelen bebeğe, diğer çocuğunuzun önünde çok fazla ilgi ve sevgi gösterisinde bulunmamak.   •   "Bak kardeşin yemeklerini ne güzel yiyor!"   gibi eleştirilerden vazgeçmek.   •  Kardeşler, herhangi bir nedenden dolayı
KARDEŞ KISKANÇLIĞI
Anne-baba olmak kolay değil. Size muhtaç ve sizin kanınız-canınız olan bir varlığa karşı, sonsuz derecede duyarlı olmalısınız. Yapılan her hata, size katlanarak geri gelir ve onarılması güçtür.   Evinize yeni bir "minik" geldi. Artık dört kişilik bir ailesiniz. Yorgunluk, sorumluluk ve özen iki katına çıkıyor. Bazen tahammül derecenizin son sınırlara geldiğini hissetseniz de, varolan gücünüzü toplayıp, gündelik hayatınıza devam etmeye çabalıyorsunuz, bir gün geliyor, ilk çocuğunuzun kardeşini kıskandığını
EŞYA- OYUNCAK KISKANÇLIĞI
"Böyle şey de olur mu?" demeyin. Çocuk bu, yaptıkları ve duyumsadıkları mantık çerçevesinde olmaz. Çocuklar yaşlarıyla doğru orantılı olarak, çevrelerine daha çok dikkat etmeye, çevrelerini daha çok incelemeye başlarlar. Birlikte gittiğiniz evleri, o evlerdeki eşyaları ve tabii ki oyuncakları, kendi evindekilerle kıyaslarlar. "Anne, neden bizim Oya'larınki gibi televizyonumuz yok?" ya da "Neden bende Murat'ın oyuncağından yok?" gibi. Ayrıca, "Ayşe teyzelerin evi ne kadar büyük, bizim evimiz neden onların evi kadar büyük değil?" gibi sorula
ARKADAŞ KISKANÇLIĞI
Evinize bir tanıdığınız gelir, onun da bir çocuğu vardır. Çocuğunuz, başka' bir küçük afacanı görünce, sizin gözlerinizin içine bakar, "Acaba annem, onu benden daha mı çok sevecek?" diye. Çünkü çocukların, en yoğun yaşadığı duygu "sevgi"dir. Sevginin yoğunluğu her zaman "kıskançlığı" beraberinde getirir. Çocuğunuz, evinize gelen, bu küçük misafirin gelişine çok sevinir ancak için için de kıskanır. Kreşe ve ilkokula giden çocuklar, sınıf arkadaşlarını, sıra arkadaşlarını kıskanırlar. Burada yine, sevilen birinin sevgisinin bölünmesi ya da k
HER YERDE OLMAK
Çok yönlü diye nitelenen kişiler vardır bütün toplumlarda; çoğunlukla kendilerine imrenilen, bazen enerjilerine şaşılan, bazen kıskanılan... Birkaç farklı işle birden uğraşan, uğraşmakla birlikte yaptıklarını başkalarına gösteren, bazı alanlarla ilgili ürünlerini ortaya koyan insanlardır bunlar. Bu nedenle pek çok kişi tarafından tanınırlar, popüler olurlar. Bu kişilerin başarılarında önemli emeği bulunan yardımcılar, destekçiler, işçiler de vardır çoğu zaman, ama onların adlarından söz edilmez.   Doğa ge
ZENGİNLİĞE KÖR KALMAK
Bir sinema salonunda bulunan onlarca, bazen yüzlerce insan bazı gerekleri yerine getirerek ve belirli kurallara uyarak aynı salona girer, aynı sıralardaki koltuklara oturur ve benzer duygular içinde filmi izlerler. Filmin gerilimli sahnelerinde sinirler hep birlikte gerilir, komik sahnelerde hep birlikte gülünür, acıklı sahnelerde herkesin yüreği burkulur. Yan yana oturan insanların doğala-rındaki, kişiliklerindeki, biçimlerindeki ayrımlar, onların belirli olaylar karşısındaki ya da birlikte bulundukları ortamın içindeki konumlarını değişt
KURU YAĞMURLAR
Üçüncü bin yılın girmesiyle birlikte sanki insanlığın sonuncu bin yılım yaşadığı duygusuna ve kuşkusuna kapılan, telaştan nereye koşacaklarını şaşıran insanlar, 20. Yüzyılda zirvesine ulaşmaya çalıştıkları bilim ve teknoloji dağının zirvesine bayrağı dikip artık aşağıya doğru yuvarlanma sürecine girmiş görünüyorlar. Öylesine tepetaklak, öylesine gürültülü yaşıyorlar çünkü. Hiç kusursuzca çalışan elektronik aygıtların bile hızına yetişemeyeceği hızlı yaşam tempoları içinde, sağanak yağmurlar altında ıslanmayı seviyor insanlar. Şimdiden dörd
SAĞLIK MAKALESİ
Böyle küçük bir eserde neden bir insanın kalıtım yoluyla zayıf ve hastalıklı bir bedene sahipken diğerinin güçlü ve sağlam bir bünyeye sahip olduğunu açıklamak imkansızdır. Basit, kaya gibi sağlam sağlık günlerinin geçtiğini ve kişinin yaradılışının daha gergin, sinirli, ve ruhsal olarak sorunlu bir hale geldiğini belirtmemiz bizim için şimdilik yeterli olacaktır. Eski, basit ve bilinçsiz sağlık, insanın bedeninin içgüdüsel zihin tarafından daha sağlam bir biçimde yönetilmesine neden olan, hayvan benzeri doğasından dolayıdır. Daha az geliş
İRADENİN AZALMASI, AGORAFOBİ VE ERKEN BUNAMA
Johann Christian Heinroth [1773-1843] ruhsal hastalıkları daha önce kullanılmış olan,"vesania" başlığı altında toplamış, isteğin, iradenin azalması, ortadan kalkması sonucu ruhsal çöküntülerin, korkuların obsesif-kompulsif-nevrozların ortaya çıktığını belirtmiştir. Bu görüşün ışığı altında saplantılı, takınaklı düşüncelere obsesyonlara ilişkin birçok tanım, tanı ve sınıflandırma yapılmış, bunlarda isteğin, iradenin azalması, ortadan kalkması, yıkılması tek ve temel neden olarak görülmüştür. Bu görüş günümüzde de geçerlili
HASTALIK KORKUSU
Hastalık Korkusu; Küçük çocuklar hastalandığında, ebeveynler ve ailedeki diğer bireyler korku duyarlar, o arada çocuk bunun farkında değildir. Bir zaman sonra, çocuk kendisine sanki kırılacak çok nadide bir parçaymışçasına neredeyse pamukların içine sarılarak ihtimam gösterilmekte olduğunu algılamaya başlar. Çevreden aldığı sözlü ve sözsüz mesajlar, giderek çocukta hasta olmaktan korkma duygusunu uyandırır. Böylece hastalık korkusunun ilk tohumları atılmış olur. Bu tohum, sürekli beslenip sulanırsa kök salar ve gelişir. Dolayısıyla, ebevey
CİNSEL KORKULAR
Kadınlarda en sık rastlanan cinsel korku, vaginismustur. Toplumumuzda kadının cinsel isteğini ve canlılığını belli etmesi hoş karşılanmamaktadır. Çocukluktan beri 'ayıp' duygusuyla yetişen kızların, evlenince kendilerini cinsel ilişkiden zevk duymaya bırakmaları güç olmaktadır. Vaginismus, cinsel birleşme sırasında, kadının kaslarının kasılarak kendini cinsel birleşmeye kapatması durumudur. Bu şikâyetle kadın doğum uzmanlarına ve psikologlara başvuran oldukça çok aile vardır. Vaginismusun nedenleri, çocukluk çağında
ŞİŞMANLAMA KORKUSU
 'Asrın hastalığı' sıfatını hak edecek hastalıklardan biridir  şişmanlama korkusu. Çünkü eski zamanlarda rastlanmadığı  halde giderek yaygınlaşan ve bazen ölüme yol açan bir hastalıktır. Bazı genç kızlar gayet ince oldukları halde, sürekli daha ince olmak için mücadele ederler. Diyelim ki Ayşe 18 yaşında, 1.65 boyunda, 50 kilo. Çoğumuz, bu bilgilere bakıp daha görmeden Ayşe'nin fiziğinin çok iyi olduğunu söyleyebiliriz. Ama Ayşe'de şişmanlama korkusu vardır. Kendisini şişman zanneder. Yemeden içmeden kesili
AŞK NEDİR?
Ferhat'a ömrünü verdirip dağları yardıran güç; mihracenin kızını sarayının duvarına gömdürtüp Hint kültürüne Anerkali efsanesini doğurtan öfke ya da batı yakasında efsaneye dönüşen öykü ne kadar efsaneymiş gibi görünse de, pek de gerçekdışı sayılmaz. Aşk, öylesine kışkırtıcı, başkaldırtıcı, devindirici bir duygudur. Yaşamın ve kavramların derinliğine inemeyen, var olmanın felsefesini anlayamayan insanların değersiz, aşağılık, hatta zararlı bir duygu olarak niteledikleri aşk aslında, Mao'ya devrim yaptıran, Celaleddin Rumi'ye divan yaz-dırt
KUŞAK ÇATIŞMALARI
Her kuşak, kendinden önceki kuşakların ürettiklerini beğenip onlarla yetinseydi, insanlık tarihinde büyük olasılıkla hiçbir gelişme yaşanmaz, üçüncü bin yılı yaşayan insanlarla yedi bin yıl önce yaşayan insanlar arasında hiçbir ayrım bulunmazdı. İnsanı, bilimde, sanatta, uygarlıkta daha yeni, daha güzel, daha yetkin olmaya iten neden, önceki kuşakların ürettiklerini gözardı etmeden ve onlardan olabildiğince yararlanarak daha ötesini ortaya koyma kaygısıdır. Elektromanyetik dalgaların bulunuşu da, kuduz aşısının bulunuşu d
Gösterilen Makale 101-120 (Toplam Makale 768)
Sayfa:1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10 - 11 - 12 - 13 - 14 - 15 - 16 - 17 - 18 - 19 - 20 - 21 - 22 - 23 - 24 - 25 - 26 - 27 - 28 - 29 - 30 - 31 - 32 - 33 - 34 - 35 - 36 - 37 - 38 - 39