Hipnoz

Bir şeyi yapabileceğinize inanmış olmak, onu başarmak kadar önemlidir. Sizden, dağları yerinden oynaatmanızı, ya da buna benzer şeyler yapmanızı istemiyorum. (Gerçi James Barrie'ye bakılırsa, pek çoğumuz dağları hareket ettirebileceğimize eminmişiz, yeter ki diğer insanlar tepeleri aradan çekiversinler...) Ben, genelde akıl sınırları içindeki şeylerden söz ediyorum, bazen de biraz akıl dışı olanlardan.                                   
Hİpnoz da buna iyi bir örnek veya kanıttır. Hİpnotik telkin sonucunda insan, aslında olmadığı biri olduğuna inandırılır, ya da normal olarak yapamadığı bir şeyi yapabilir.
Hİpnoz altındaki bir kişi tümüyle ve kuşku duymayacağı şekilde, bir dolmakalemin kendisi için kaldırılamayacak kadar ağır olduğuna inandırılabilir. Bir kez buna ikna olunca da, artık kalemi yerinden kaldıramayacaktır. Hİpnoz gösterilerin bu ve benzer şekillerini görmüş olduğunuza kuşkum yok. Ayrıca pek çoğunuzun, Hipnoz telkinden başka tur şey olmadığını bildiğine de eminim.
 Kendi kendine Hipnoz veya telkin, hepimizde çok sık olarak görülür, Bizler, kendimizin veya başkalarının neden olduğu telkinler sonucunda kolayca etki altına gireriz. Birinin esnediğini gördüğünüzde nasıl esneme ihtiyacı hissettiğinizi, ya da gözleri sulanan biri karşısında sizin de gözlerinizin sulandığını bilirsiniz. Şu anda size ufak tefek kaşıntılarda^ söz etsem, büyük olasılıkla kol, bacak veya yüzünüzü kaşıma arzusu duyarsınız. Belki de şu anda kaşıyorsunuz bile, değil mi?
Çok yıllar öncesinin şu  Tahtası (doğaüstü yollardan bilgi edinmek için kullanılan, harflerin yer aldığı bir tahta -ç.n) çılgınlığını anımsıyor musunuz? İnsanların, tahta üzerinde durmaksızın kayıp duran ve her türden soruya yanıt veren o hareketli parçayı nasıl hayretle izledikleri hatırınızda mı? Olup bitenlerin bir telkinden ibaret olduğunu söylersem, umarım pek çok kişinin inancını sarsmış olmam. İncelikli bir kendi kendini telkindi o ? ama yine de telkindi.                                          
Bunu kendinize kanıtlamak ister misiniz? Yüzük gibi küçük bir objeyi, on on beş santim boyundaki bir ipin ucuna bağlayın. Sonra, beş tane kadar iskambil kâğıdını, yüzleri yukarı gelecek şekilde açın. İpin yüzük olan ucunu bir kartın iki üç santim kadar üzerine getirin ve yüzüğe ufak bir ilk hareket verin. Daha sonra göreceğiniz şey, yüzüğün siyah kartların üzerindeyken sürekli olarak ileri geri hareket ederken, kırmızı kartların üzerine getirildiğinde daima dairesel hareketler yapacağıdır.
Denemeye başlamadan önce, yüzüğün hareket dizisini zihninize kesin ve güçlü bir şekilde yerleştirin: Siyah kartlarda ileri geri, kırmızılarda daire şekli... Şimdi isterseniz deneyin, ya da bunu bir arkadaşınız yapsın; haklı çıktığımı göreceksiniz. Yüzüğün her kart üzerinde şöyle ya da böyle hareket etmesi için, ona bir zaman tanıyın. Bu yapılan, oto-telkin'e bir örnektir kuşkusuz; zihninizin, fiziksel hareketleri nasıl kontrol edebildiğine bir örnek. Bu bazen öylesine ince bir şekilde işler ki, farkına bile varamazsınız.
İşte gördüğünüz gibi, birtakım şeyleri yapabileceğinize kendinizi inandırmak -o şeyler konusunda istekli de olmak- başarınıza gerçekten yardımcı olacaktır. Bu durum, "yılda 25.000 dolar kazanan" satıcının öyküsünde gayet iyi ifade edilmiştir. Bu adam her yıl ne yapıp edip, ona yılda 25.000 dolarlık komisyon sağlayacak bir satış yapmayı sürekli başarıyordu.
Bir sene, onun satış bölgesini yüzde otuz daralttılar, fakat o yirmi beş bini kazandı. Ertesi yıl, onun satış alanı yeniden daraltıldıysa da, o aynı parayı yine de kazandı. Bir sonraki yıl, bu adamı tümüyle el değmemiş bir bölgeye gönderdiler; burada onun özel ürünü hiç piyasaya sürülmemişti. Adam orada da 25.000 dolar kazandı!
Görüyorsunuz işte; bu kişi, daha fazla kazanamayacağı konusunda kendisini şartlandırmıştı. Bunu yıllarca kafasında işlemiş ve sonunda inanmıştı. Bu nedenle, daha fazla kazanmak için hiç uğraşmıyordu. Eğer onu, bu paranın çok güç kazanılacağı bir yere yollamış olsalardı, o çok daha sıkı çalışarak bu parayı çıkarırdı kuşkusuz. Ama mademki kolay bir yere gönderilmişti, o da ona göre çalışırdı, kendini sıkmadan; nasıl olsa 25.000 dolardan Fazla kazanamayacağını biliyordu; o halde niye kendini zorlasındı!
Bu size budalaca gelebilir, fakat hepimizin yaptığı bu. Nedeni mi? Bana sormayın, bilmiyorum zira. Bizler, kendimiz hakkında tahminlerde bulunur, sınıflamalar yapar, kontenjanlar koyarız; belki de bilinçaltında oluşturduğumuz bu kotaları aşmak içinse nadiren çaba gösteririz. Bizim 25.000 dolarlık satıcı için de tek bir çözüm vardır: Kendisinin yılda 50.000 dolar-kazanacak biri olduğuna kendim inandırmak!
Aynı çözüm hepimiz için geçerli. Başarısızlıktan öylesine korkmaktan ve kendinize, kolayca ulaşabileceğiniz hedefler göstermekten vazgeçin. Hedefleri biraz daha uzağa koyun; bunlar size önceleri bayağı uzak görünseler de, onlara ulaşmak için çabalarken, ilk koyduğunuz hedefleri de arkanızda bırakmış olacaksınız. Bu hedeflere coşkuyla, istekle ulaşmaya çalışın ve hatalar sizi bundan alıkoymasın. Unutmayın ki yaptığınız her hata, bundan sonraki denemenizde artık tekrarlamayacak olduğunuz bir şeydir.
Kazanmaya karar verin; bunun için gösterilecek o coşkulu çaba sırasında, eşitsizlik sizin için bir avantaj olacaktır. Eğer siz, başarıya ulaşmak yerine, sadece başarısızlıktan kaçmayı hedef edinmiş biriyseniz, gökteki ay yerine yerdeki çukura bakıyorsunuz demektir. Bu durumda sizler, daha önce bahsettiğim "neredeyse kazanacaktı" sınıfına giriyorsunuz; halbuki önce aya baksaydınız çok daha başarılı olabilirdiniz. Sizler, bir türlü inanamadığınızdan, 25.000 dolardan fazla kazanmak için uğraşmaktan korkan o satıcısınız. Sizler, başarısızlıktan çekindiği için hiçbir şey yazmamış olan
o ürkek ve kuruntulu yazarsınız. Kendiniz için hep bir "çıkış" kapısı bırakıyorsunuz. Davranışınız şu: "Bunu deneyeceğim, ama eğer beceremezsem, her zaman ondan kurtulabilirim - ya-da onun yerine şunu ya da bunu yaparım."
Eğer kendiniz için bir çıkış kapısı bırakırsanız sizin zihniniz-deki bu çıkış kapısı sık sık, başarmayı arzuladığınız hedefin yerini alacaktır. Fatih William, İngiltere'yi başarıyla istila ettiğinde, kendini bilerek köşeye sıkıştırmaya karar verdi ve ordusuna bir kaçış fırsatı tanımamak için, karaya çıkar çıkmaz teknelerini ateşe verdi. Artık kapanmak zorundaydı. Onun, kaybetme durumunda bir çıkış yolu düşünmek için zamana da ihtiyacı olmadı - çıkış yolu yoktu ki!..
DERLEYEN... (EDİTÖR)
İletişim:[email protected]


Bu makale şu konularla ilgili olabilir :depresyon - hipnoterapi - hipnotik - hipnoz - hipnoz teknikleri - hipnoz telkin - psikolog - psikoloji - psikolojik danışmanlık - psikolojisi - psikoterapi - telkin -

Yorumlar