DOĞRU İLETİŞİM TÜM KAPILARI AÇAN BİR ANAHTARDIR

Bireyler arası iletişimi, kişilerin birbirlerine gönderdiği ve belli anlamlan olan sözel (sözcükleri kapsayan) ve sözel olmayan (yüz, göz, beden hareketleri...) semboller olarak ifade edebiliriz. Duygularımızı, düşüncelerimizi, isteklerimizi, beklentilerimizi, kişi ya da kişilere karşılıklı olarak ilettiğimizde iletişim sağlamış oluruz. Literatürlerde iletişim, kaynak, mesaj, alıcı, kanal ve geri bildirim şeklinde öğelere ayrılmıştır. Burada kaynak biz, mesaj karşı tarafa göndermek istediğimiz bilgi, alıcı mesajı göndermek istediğimiz kişi ya da kişiler, kanal ise alıcıya göndermek istediğimiz mesajı ulaştıran araçlardır. Geri bildirime geldiğimizde ise, mesajımızın karşı tarafa ne derece ulaştığının tespit edilmesine yarar. Eğer mesajımız, karşı tarafa arzulanan şekliyle ulaşmamışsa, tek yönlü iletişimden söz edilir.
 İnsanlarla sağlanan iyi bir iletişim, çatışmaları, yanlış anlaşılmaları en aza indirgeyecektir. Bir örnekle durumu açıklamaya çalışalım-.
 İş arkadaşınızın bugün yüzü gülmüyor ve size karşı soğuk duruyor. Siz de duruma bozulup aynı davranışlarda bulunuyorsunuz. Zaman geçtikçe bazı hareket ve tavırlarınız birbirinize batmaya başlıyor ve asıl nedeni tespit edemeden, yan nedenlerle bir-birinizle ters düşüyorsunuz. Belki de bu olumsuz duygular birikerek bir gün gereksiz bir şekilde patlamanıza ve birbirinizi yok yere kırmanıza neden oluyor. Aynı örneği, eşiniz, çocuğunuz, öğrenciniz ya da herhangi bir kişi için de verebiliriz.
 Peki, biz en başa dönüp arkadaşımızın ya da eşimizin o gün yüzünün niçin gülmediğini, kendisiyle iletişime geçerek tespit etmeye çalışsaydık, ne olurdu? Belki de yüzü gülmeyen karşımızdaki
 insanın, bizimle, uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan bir nedenle üzgün olduğunu ya da farkında olmadan yaptığımız bir hatadan dolayı kırgın olduğunu anlayabilirdik.
 Çocuğunuz ya da öğrenciniz sizin istediğiniz gibi davranmıyorsa onunla iletişim kurun. Şunu da unutmayın ki her birey farklıdır. Hiçbir birey, tam olarak diğer bir bireyin istediğinin kopyası olamaz, bunu kabullenin. Karşı tarafın da size mesajını göndermesine fırsat verin. Sorunları paylaşın, tartışın...
 İletimizi karşı tarafa göndermek istediğimizde, sözel sembollerin yanında sözel olmayan semboller de çok önem taşımaktadır. Kişiye doğru yönelmek, ona doğru hafifçe eğilip gözlerinin içine bakmak, o konuşurken, onu onayladığınızı belirten sözcükler kullanmak, yüz ifadelerimizle onu dinlediğimizi hissettirmek gerekir.
 Eğer biz şikâyetlerimizi karşı tarafa iletmek istiyorsak, kesinlikle suçlayıcı ifadeler kullanmamalıyız. Haklı da olsanız, suçlama yaptığınız zaman, karşı taraf hemen ya savunmaya geçecek ya da karşı bir suçlama ya da olumsuz bir tepkiyle karşılık verecektir.
 "Çok konuşuyorsun!" yerine "Ben de bir şeyler söylemek istiyorum. Fırsat verirsen sevinirim." "Çok gürültü çıkarıyorsun!" yerine "Gürültü olduğunda söylemek istediklerimi anlatamıyorum. Üstelik gürültüden çok rahatsız oluyorum." gibi ifadeler kullanabiliriz.
 İletişimde empatik anlayış çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Empatiyi kısaca, kendini karşısındakinin yerine koyabilme ve bunu ona aktarabilme şeklinde ifade edebiliriz. İnsanlarla herhangi bir sorundan dolayı iletişime geçmek istediğimizde, kendimizi karşıdakinin yerine koyarak, "Aynı şey bizim başımıza gelse ne yapardık?" diye düşünerek ve bu düşünceleri karşı tarafa ulaştırarak, karşımızdaki kişinin bizimle daha kolay diyaloga geçmesini sağlayabiliriz.
 İletişimin bir şekli de beden dilini kullanarak karşı tarafa mesajımızı iletmektir. Beden dili duygu ve düşüncelerimizin yansımasıdır. Paul Swets, "The Art of Talking so that People will Listen" isimli kitabında günlük iletişimin 3 ana gruptan oluştuğundan bahsediyor: Vücut dilimiz, sesimizin tonu ve kelimeler. Swets, bunlardan en önemli olanının vücut dili olduğunu ve insanlar arasındaki iletişimin yaklaşık yüzde 70'inin bu şekilde oluştuğunu yazıyor.
 Beden dilini oluşturan unsurları şöyle sıralayabiliriz:
 *   Beden duruşu
 *   Mimikler
 *   Jestler
 *   Giyim
 *   Başın duruş pozisyonu ve kullanımı
 *   Oturulacak yerin seçimi
 *   Oturma biçimi
 *   Kullanılan aksesuarlar
 *   Kişisel bakım
 *   Ayakların duruş pozisyonu ve kullanımı
 *    El ve kolların duruş pozisyonu
 *    El ve kolların kullanımı
 *    Mesafe kullanımı
 Kelimelerin Önemi
 Her bir insan hücresinde (50 trilyon hücremiz var) yaklaşık 30 bin gen var ve bu genler 3,2 milyar harf ile yazılıyor. İnsan DNA'sının oluşturan alfabe ise yalnızca 4 harften oluşuyor: A, T, G ve C. Bu dört harfin yazılış şekli, insanın saç renginden, kansere yakalanma ihtimaline kadar her şeyi değiştiriyor. Kısacası, bu dört harfin yazılış şekli, bizi biz yani insan yapıyor. Eğer yanınızdaki kişi sizinle ayni cinsten ise, sizin haritanız ile o kişinin haritası arasındaki fark her 1000 harften birinin değişik olmasında yatıyor. Yani yanınızdaki kişinin nezleye yakalanıp, sizin nezleye yakalanmamanız o 1000 harften birinin yerinin değişik olmasında saklı.                                                                                        
İşte kelimelerin, hatta harflerin yerinin stratejik olarak yerleştirilmesinin önemi burada yatıyor. Örneğin, bir meyve sineğinde-ki belirli bir hücredeki 1390. C harfini T'ye çevirirseniz, o meyve sineği, açlık kavramını yitiriyor ve kısa zamanda açlıktan ölüyor. Ya da Danimarkalı bir araştırma grubunun yaptığı gibi, sonbaharda yapraklan alev kırmızısına dönen bir çiçeğin birkaç harfinin yerini değiştirerek, o çiçeğin, yalnızca barut ile temasa geçtiğinde kırmızı olması sağlanabiliyor ve böylece, bu çiçek, mayın tarlalarında köylülerin yaşamını yitirmemesi için kullanılabiliyor. Kelimeleri, sözcükleri bir yana bırakın, harflerin sıralanış sekli, herkes üzerinde büyük etkiler yaratıyor.
 DERLEYEN...EDİTÖR
 İletişim:[email protected]

Bu makale şu konularla ilgili olabilir :iletisim - konusma - sempati - -

Yorumlar